Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
çakmaktaşı
çakmaktaşı

Çocukluğun Soğuk Geceleri

Yorum

Çocukluğun Soğuk Geceleri

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

921

Okunma

Çocukluğun Soğuk Geceleri

Çocukluğun Soğuk Geceleri


“kim örter ki üstünü...
yara almış bir defa kâğıttan gemilerim
ruhum eskisi gibi değil…
sevişmelerim…
onlar, onlar da öyle
ne kadar çok elektro şoktan geçtim,
anlatamam…
ısıtmaya yetmez hala,
soğuk gecen çocukluğumun gecelerini…

Spontane gelen bir şiirle çağırdı yazı… Böyle başlasın bu sefer de bu kitap yolculuğu…

Kitap hakkında öncelikle şunu söylemem gerek. Psikoloji elle tutulan bir varlık olmadığı için bu kitabı okurken hiç farkında olmadan şizofreni yahut bir başka klinik psikoloji rahatsızlığının kapılarından çıkıp çıkıp girebilirsiniz… Üstelik bunun yaparken de hiç farkında olmazsınız…
Başlığından da anlayacağınız üzere Tezer Özlü’ye ait bu ince belli kitap 1980 yılında yayımlanıyor. Yazarın ilk romanı olma özelliğini taşıyor. Kitap kapağı mavi gülümseme ile okuyucuya merhaba diyor. Tabi buradaki gülümsemeye farklı anlamlar yüklemek elinizde… Fiziki özelliklerine gelecek olursak ciltsiz, 72 sayfa ve 14
5 cm boyutlarında… Boyutları ve sayfa sayısı sizi hemen kolaycı düşünmeye sevk etmesin. Lakin derinlik ve sürekli açılan pencerelere bakıp bakıp geçmeniz bile sizin saatlerinizi alabilir… Düşünce boyutunda zamansal kavramlarda kendinizi kaybedebilirsiniz…

Gelelim kitabın bendeki izdüşümüne… Tenimde açık bıraktığı çekmecelere…
Öncelikle açık konuşmak lazım...
Tezer’in 4-5 yıllık klinik psikoloji tedavileri vesaire falan bende bu kitabın romandan çok bir öz yaşam öyküsü olabileceği kanısını uyandırdı. Ancak kendimi bu kitabı okurken yazarın hayat öyküsünden soyutlamaya çalıştım. Tabi ne kadar başarılı oldum tartışılır. Çünkü bazen yazarın hayatı romandır, bazense yazdığı roman onun hayatı olur. Yani öz yaşamdan muhakkak bir şeyler özellikle ana karaktere katılır. O karakter yazarın geçtiği acılardan, geçtiği hazlardan, yaşadığı mutluluklardan geçer ama okuyucu bunu farklı algılar, çok farklı yorar hatta yazarın hayatına çok benzeyip birebir örtüştürdüğü durumlarda olabilir... Ve en nihayetinde okuyucu der; hayatı roman olmuş diye… Bana bu hazzı yaşattı mı yaşattı. Ben hayali kahramanları zihnimde yaratmaktan öte bu romanda reel bir öykünün ayak seslerinin izini sürdüm sanki...
Kitap; çocukluk, gençlik, kadınlığın ve cinselliğin keşifleri, delilik ve elektro şok evreleri, yaşam ve ölüm kavramlarıyla süslenmiş… Her devre ve evre beni sarsıcı düzeyde etkiledi desem doğrunun en hasını söylemiş olur ve kendimle gurur duyarım… Ayrıca şunu da söylemekten çekinmem erkek olduğumdan iğrendiğim, tiksindiğim ve utandığım anlatım ve olay geçişleri de oldu bu kitapta… Ama bende hani bir boks müsabakası düşünün boksör diğerine sürekli ve seri halde yumrukları indiriyor indiriyor… O indirdikçe diğer boksör tökezliyor, düşüyor kalkıyor hatta kaşı falan açılıyor ama pes etmiyor ya… Sonra diğer boksör nakavt edecek yumruğa kendini hazırlıyor ve içinden artık bunu yedimi bidaha kalkamaz diyor. Vuruyor ve diğer boksör için on saniyelik geri sayım başlıyor ve bitiyor. Nakavt… İşte yazarın betimlediği elektro şok evreleri ben de bu etkiyi yarattı. Tam anlamıyla nakavt oldum. Ne yalan söyleyeyim kitap bitti aklım hala deli gömleği giydirilmiş… Bedenim sıkı sıkıya sedyeye bağlanmış gelecek olan şokları nasıl ruhumda sönümlerim onları düşünüyorum.

Hıı…

Diğer evreler etkilemedi mi etkiledi ama ben özellikle 52. sayfadaki (ki bu sayfanın görselini daha önce sosyal medyada paylaştım) elektro şok olayından sonra kalkamadım yerden. Gözümü açtığımda her yanım bağlı, bolca güneş yemiş kurak topraklar gibiydim. Su arıyor, buluyor ama içemiyordum. Boğulurum korkusu sarıyordu.

Kitabın sonuna yaklaşıyordum. Aklımda elektro şok, ruhumda orgazmın tadı beliriyordu. Özellikle son iki sayfada sevişme ve boşalma sahnesi böyle de anlatılır mı diyorsunuz ama anlatmış, aşktan geçen bir sevişmenin doyumsuz hazlarını…

Ağustos 1979…

Ve yeni bir hayat boy verirken, kitap bitti… Aklıma bianda dönüp tekrar başa yeniden okumaya başlayayım bu kitaba diye geçirdim. Ama sonra tekrar aynı acılardan geçmek aynı sarsıntıları, aynı şok etkilerini ve yaşamak kavramını kaldıramayacağımı düşündüm.

İstediğim kadar şoklanayım, aklımda ve zulamda…
Tekrar yaşayacağım bu kitabı…

Sürnot:
* Soğuk Geceler koydum şiirin adını…

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Çocukluğun soğuk geceleri Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Çocukluğun soğuk geceleri yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çocukluğun Soğuk Geceleri yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL