8
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1491
Okunma


"Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: "Buraya kadar!" dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, "daha önce haber vermiştik" derler. "Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik."
-Tutunamayanlar-
Kim bilir nice tutunamayan göçüp gitmiş şu dünyadan.Sessizliğini de içine gömerek. Nice yol denemiştir aslında.Tutunacak kadar para da kazanmıştır, anlam katacak kadar hayatını okumuştur da.Biteviye peşini bırakmayan iki el yakasındadır ama.
Ne zincirlerini kırmıştır düştüğü girdabın, ne pençesinden kurtarabilmiştir kendisini.
Aslolan şu ki hiçbirimiz haberdar olamadık onlardan.
Kimi son nefesinde seslenmiştir yaratıcıya "düzeni bozuk beş para etmez dünyadan kurtar" diyerek, kimi de susmuştur, şakaklarında bir ölüm sessizliğiyle.
-Tak!
Sessizlik mi?
Turgut’u her şeyinden koparıp o yolculuğa çıkaran Selim’in gidişi miydi sessizlik?
Sözlük der ki; Ortalıkta gürültü olmama durumu,sükunettir sessizlik.
Sonra Orhan Veli yalanlar bunu;
"Bilmez yalnız yaşayanlar
Nasıl korku verir sessizlik insana"”
Sessizlik konuşur çünkü, bağırır çağırır, duvarlar yıkar, dağlar devirir.Ama herkes duymaz, kimileri tıkamıştır kulağını, kimileri anlamaz duysa bile.
Doğduğunda büyük bir görev verilir insanoğluna;Yaşama görevi.Her türlü zorluğa karşı dimdik kal der , asla ümitsiz olma!
Sonra büyüdükçe ezber bilgiler kurar hayatımızı.Eğer doğuştan şanslıysak dönen çark yüzümüze güler, değilsek!
O zaman işte bütün ipler eline geçmiştir;
mesele tutunabilmektedir artık.
Yenilgiler bir zamandan sonra bezdirir insanı. Aynı o esiri olduğumuz alışkanlıklar gibi. Sınırını aşınca hayat anlamsızlığını yitirir, o boşluk büyür...
Ne sayfalar dolusu kitap,
ne akil bir söz, sadık bir arkadaş,
o çemberin dışında tutabilir sizi.
Tek kurtuluş kalmıştır artık geride;
- bitmek yolculuğudur bu!
Aylak Adam C.yi tanırsınız , Atılgan’ın ilk romanından.
Tutunamayan ve arayışlar içinde bir adamdır o da. Kabullenmiştir korkuluksuz sallantılı bir köprü gibi yaşanılan şu dünyayı. Tutunmak istemiştir kendisi gibi düşünen, seven bir kadına.
Nedir sonuç peki, o çok sevdiği kadına ulaşamamıştır.
Aslında bakarsanız bütün tutunamayanlarda ortak bir nokta var.
Hepsi aşk’ta tutunma çabası içine girmiştir.
Selim için bir yenilgidir tutunamamak, der ki cümlelerinde;
"Böylesine rezil bir yenilgi görmemiştim. Turgut evlendiği zaman ben de evlenmeliydim. Çatal-kaşık fasulye pilakisi karşısında böyle ağır bir yenilgiye uğramayacaktım. Oysa fasulyeyi ne kadar severdim.
Her şeyle aramı bozdum artık.
Her şey bana düşman kesildi.
"Tanrım" diye düşündüm ilk defa.
İlk defa Tanrım dedim. Bıraksınlar beni artık."
İpini çekmiştir.
Aylak Adam da, Tutunamayan Selim de keza onun gidişinin sırrını çözemeyip sahip olduğu her şeyi bırakıp kaybolan Turgut da, Beyaz Mantolu Adam da, Bir Gün Tek Başına ,bırakıp arkasındakileri sonsuzluğa giden Kenan da...
susmuştur artık.
Hayatı kabul edip getirdikleriyle yaşamak gerçeği bir yana baş kaldırıp kendi gerçeklerini kabul ettirmek de bir seçenek. Bunu başarabilenleri görürüz, hayatın gerçeklerini kabul edip ayakta kalabilenleri.
Tabuları yıkamayacağı inancına sahip olanlar ise ya bileklerinden başlamıştır göçmeye, ya da nefesini susturmuştur önce.
Basitti ya tutunacaksın ya tutunamayan olacaksın.
Köşe başlarında,o iğne atsan yere düşmez insan sağanağında bile hep o iç sesiyle kavga eden yorgunlar var,
bıkmışlar,
Kendi çaresizliğinde o çıkmaz sokaklarında dönüp dolaşıp,
o son noktayı bir kaldırım taşında bırakanlar...
Kimileri vardır ki arkalarında son yazdıkları cümleler kalır. Metin Kaçan’ın intihar etmeden önce bir edebiyat dergisinde yazdığı son yazı gibi.
Şöyle bitirir yazısını;
" Merdivenlerden indiğimde tek başımaydım yine. Kılavuzum beni korkumun sahibesinin yanına, rüzgârların tam ortasına getirip bırakmıştı. Ne tuhaf, korkumun bana ihtiyacı olduğunu öğrendim. Kendini bana yine hatırlattı. Fırtınalarda kaçacak delik arıyorum eskiden olduğu gibi. Ama bu defa farklı. "
Tutunamayanlar görmeye vakit bulamadığınız sessizlerdir çoğu kez.
Bunun için sessizlik korkutur,
bağırır, kırar döker.
İçinizdeki o sakin karanlığa yenildiğiniz gün iplerinizi tutup getiren gölge yutar sizi. Aydınlığınız çoksa, dünya sizindir,
yenilgiyi kabul edenler aydınlığını yitirenlerdir.
"Önce kelimeler vardı.
o yaşam dolu kelimeler,
ondan önce de insan vardı.
karanlığa fener tutan gözleriyle.
çok önceleri de ;
dünya yalnızdı."
N.K-2014
"GÜNE LAYIK GÖREN DEĞERLİ SEÇKİ KURULU’NA VE BÜTÜN OKURLARIMA GÖNÜL DOLUSU TEŞEKKÜRLERİMLE."
" Ve tabiki insanı bu kadar güzel anlatan tutunamayanın öyküsüne ayna tutan Oğuz Atay’a, Yusuf Atılgan’a
adını sayamadığım büyük kalemlere duyacaklarına inanıyorum yürekten teşekkürlerimle...
Vefa yazısı olsun bu onca tutunmaya çalışan ve tutunamayan adına."