2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1326
Okunma

Eski tadı da kalmadı bayramların ...
Sabahı yarım yamalak uykusuyla ,
heyecan ve sevinçle,
baş ucundaki bayramlıklarıyla bekleyen çocuklardık biz...
Ayakkabılar hemen yastığımızın başında dururdu,
elbiseler askıda... Kızların ellerine mis gibi kokan kınalar bir gün öncesinden özenle yakılır,
erkekler alaburus saç traşı olurdu,
mahallede ki ufak berber dükkanında...
Büyüklerimizin ellerinden tutup bayram namazına gider,
gözümüzün ucuyla yanı başımızdakini takip ederek namazımızı kılardık.
Ama aklımız hep farklı şeylerde olurdu.
Mantar tabancası,
çıtır pıtır, rengarenk balonlar,pamuk şekeri,
vazgeçilmezlerimizdi...
Kurbanlar kesilirken söylenenleri anlamasak ta,
birazdan kavrulacak kurban etini bir an önce yemek için sabırsızlıkla bekleyen çocuklardık.
Alnımıza sürülen kurbanın kanını kuruyana dek dokunmaz, yıkamazdık...
Büyüklerin ellerini öpmek için kırk naza çekerdik,
ki harçlıkları fazla koparmaktı, o yaştaki nazımız...
Mahallenin çocuklarıyla kavgalı da olsak, bayramlarda el ele, hep birlikte dolaşılırdı bütün evler.
Ellerimizde ki minik poşetler ve çantadan bozma keselere avuç avuç şekerler,
lokumlar,balonlar özenle konulur, ceplerimize harçlıklar bırakılır,
ufaktan başımız okşanarak bir diğer evin kapısına doğru koşarak giderdik ...
Bayramlar bizlerde sadece,
yeni kıyafetler,
bol bol şeker ve renkli gül kokulu lokumlar, toplanılan bayram harçlıklarını çocuk aklıyla sayarken,
kimin parası daha fazla acaba, diye heyecandan ibaretti...
Mezarlık ziyaretleri her ne kadar tuhaf gelse de o yaşımızda,
bildiğimiz duâlarla minik ellerimizi açar, ölü kavramının ne demek olduğunu bilmesekte, sıkılmadan sonuna kadar beklerdik büyüklerimizi...
Akraba ziyaretleri sıkardı, kendi yaşıtımız çocukları yoksa eğer,
huysuzluk eder, bir an önce kalkıp gidelim isterdik, bir başka yere...
Bir başkaydı bayramlar, çocukken ...
HAYIRLI BAYRAMLAR...