30
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2216
Okunma

Bir serçe geldi öter penceremde
Çoçuk gibiyim bugün anlıyorum seni
Dinliyorum söyle bakalım, derdini...
Kırılgan buseleri taşıyamadı mı kanatların, indin pencereme ?
Başını yaslayım öteceğin bir ayna mı ararsın ? Açmak mı istersin yüreğini ? Yoksa ben mi okuyayım ? Sende üşür müsün ayaz gecelerde ? Sevdiğin duyar mı sesini ? Yoksa seni üzdü mü ? Ondan mı hiç nefes almadan ötersin... Bir nefes al, dinliyorum bak, sizin için vardı gökyüzü, açmıştı çiçekler, akıyordu ırmaklar değil mi ? Ve o ırmaklar da içtiğin bir yudum suda beraber başını kaldırıp şükrederdin mevlaya. Birbirimize ait izler var hissediyorum bu ötüşte. Hadi dertlerimizi dökelim birlikte. Hava soğuk değil ama titriyorsun, bense sen anlattıkca terliyorum, yanıyorum. Kanatların yorulsa da yinde onu arıyorsun, vazgecmeyen sadık bir kuş ötüşü var sesinde. Serçeler ne kadar özgür kanat çırpa çırpa dolaşırlar kainatın tüm güzelliklerini derdim, o yüzden hep hayranlıkla seyrettim sizleri, serçeler ağlayınca ölürlermiş diye duymuştum, hiç acıtmadım kanatalarınızı ki ağlamayın diye. Sizin ötüşünüz hakkı zikretmekmiş ve asılırmış o ötüşünüz göge, diğer tüm dualar gibi, o yüzden hep dua ettim yanına asılsın diye...
Farkında mısın serçe senle konuşuyorum, ne garip. Bir ötüşten binlerce anlam çıkardım,
Yoksa inanmadınız mı bana ? Aşk olsun size, evinizdeki kanaryayla konuşuyorsunuz da , ben serçeyle konuşamaz mıyım ? Kainat bile insanla konuşmuyor mu ? Dedemle annannem hep konuşurlardı garip garip bakardım , sarı kız hadi gidiyoruz derlerdi, süt vermeyince, derdin mi var ne oldu diye sorarlardı. Ağaçlarla söyleşirlerdi.
Şimdi bakıyorum insanlar söyleşmiyor... Habire söyleniyor... Oysa yağmur yağarken neler anlatır, kimsenin umrunda değil.
Serçelerin de bir yüreği vardır, kanatları incinir kırılır... Onlarında sevda hikeyeleri vardır, bahceye ekmek ufalıyorum diye ev sahibi kızıyor, tavuk geliyormuş, ya bulamamışsa rızgını ? Bazende cam kenarına koyuyorum, kuşlar teşekkür ederek yiyip kaçıyorlar, seni anlamıyorlar değil mi ? Dinlemiyorlar ! Bide yetmezmiş gibi sevdiğini de kaybettin, yüreğin parçalanıyor, parçalandıkca büyüyor özlemin, büyüdükce özlemin sadece derin bir nefes çekiyorsun boşluğa...
Emanet mi bıraktın kokunu rüzgara ? O zaman bulur seni, üzülme...
Bense senin kadar kızgın kırgın değilim biliyor musun ? Yıllardır koruduğum kimseye açmadığım gönül topraklarımı hesapsızca insanlara verdim.Yüreğimin en kuytu en nadide yerlerine onları yerleştirdim, onlar için süsledim. Oysa onlar hiç umursamadılar, canımı yaktılar, yıktılar... Canım yandıkca sustum, sustukça kabullendim. Vurdum duymaz olmuş insanlar, muhabbetin tadını çoktannnn unutmuşlar, bir serçe ile konuşmayı unutmuşlar.
Sana bir sır vereyi mi ? Herkesi sev ! Herkesi al gönül evine, çünki kıymet biliyorsun, ama sakın kimsenin gönlüne girme , bakma seni çağırdıklarına seviyorum, kıymet bilirim demelerine, gün kararmadan işlerine gelmedi mi koyuverirler seni kapının önüne... Bir de seni suçlayarak... Günü birlik sevgiler, annemim altın günleri gibi... Böylelikle kimsenin gönlüne girmeyince hiç üzülmeyeceksin, ama hep seveceksin... Seveceksin. Nasıl ? Güzel değil mi? Yeni buldum .
Gidiyor musun ?
Kadim bir dostumu uğurlar gibi uğurluyorum seni, yine gel, ama gülün açmasını bekleyen bülbül gibi gel, sadık yağmurları bekleyen çöller gibi gel,
Ahh ! Serce sabah namazı nerdeydin ? Sabah ezanı rahmet iner, sabır yağar gönüllere, köşe başlarını tutardık, beklerdik ikimizde sevdiğimizi.
Biz yandıkça açacak çiçekler safak ağaracak, eminim.
Bekle...
seMa