7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1287
Okunma
Şimdi, böyle bir başlığı neden seçtim? Diye soracaksınız birçoğunuz; Ya da neyin fırsatı?
Ha işte! Ben de onu anlatmak için buradayım…
‘İnanılmaz fırsat! Mevsimin son fırsatı! Bu fırsatı kaçırmayın!’ Gibi birçok yazı görürüz/görürsünüz mağazaların vitrinlerinde.
İyi güzel de, bu indirim, pardon fırsat olacaktı değil mi? Ne zaman başlamış, ne zaman bitecek kimsenin bir bilgisi ya da fikri yoktur. Olamaz da zaten (!)
Çünkü o yazı vitrin camına bir yazılır, ta ki mağazayı başkalarına devredene kadar orada kalır (!) bazen orasından burasından tek tük harfler zamanla silinir, öylesine çirkin bir hal alır ki, yine de onların müşterilere uyguladıkları zulüm kadar çirkin olamaz tabii…
Gelelim şu zulme…
Efendim, iş yerime giderken yolumun üzerinde yeni yapılan büyük bir AVM var. Bu AVM de her türden marka ürünlerini müşterilerine siz deyin satma, ben diyorum; Kakalama çabasında.
Bu kakalama nasıl oluyor; anlatayım şimdi onu da.
Bu AVM de büyük büyük (!) markalar var dedim ya, işte onlardan biri de birçoğumuzun bildiği bir marka ama ben yine de isim vermek istemiyorum onlar kendilerini gayet iyi bilirler.
Aslında benim o marka veya bu marka ile alıp veremediğim yok, asıl onların var bizden haksız aldıkları, hala da almaya çalıştıkları paralar(!)
Az önce demiştim ya, iş yerime gelip giderken bu AVM nin önünden geçiyorum diye, işte o zaman dikkatimi çekmişti o yazı.
Mağaza vitrininin en üstüne kocaman harflerle; ‘ % 70 İNDİRİMİ KAÇIRMAYIN’
Ben de kaçırmamak için iş dönüşü servisimizi mağazanın önünde durdurup indim. Amacım, vitrinde gördüğüm keten pantolonların birini almaktı, ama onlar satılmak için değil, deri ceketlerin altına kombine olsun diye koyulmuşmuş güya.
Hazır buraya kadar gelmişken şöyle bir mağazayı kolaçan edeyim dedim. İlk dikkatimi çeken tezgâhın önüne yığılmış ayakkabılar oldu. Öyle itinayla sıralanmış falan değildi gerçekten, resmen çuvaldan dökülmüş gibi yığılmıştı. Bu ayakkabı yığınının arasında bir sandalet dikkatimi çekti. Ayakkabıyı elime alıp etiketine baktım. İlk fiyatı, yüz yirmi lira, ikinci fiyatı elli dokuz lira, son fiyatı da yirmi dokuz lira idi.
Ayakkabıyı giydim, rahattı. Fiyatın neden bu kadar düştüğünü sorduğumda, mevsim geçişi olduğunu o yüzden fiyatının düştüğünü, bazılarının da tek tek kaldığını söyleyip beni almam için ikna ettiler. Böyle rahat ve ucuz bir ayakkabı bulduğum için bir çiftte arkadaşıma aldım.
Daha önce de böyle bir mağazadan aldığım ayakkabının altı birkaç ayda çıktığı için ısrarla ayakkabıda bir sorun çıkarsa değişim olur mu diye de sordum.
‘Aman efendim, biz büyük bir mağazayız, her türlü garantiyi veriyoruz sorun çıkarsa faturası ile birlikte gelin değiştirelim,’ dediler. Ben de inanıp aldım.
Ayakkabıyı aldığım tarih, beş mayıstı. Ülkemizdeki birçok bölgede, bizim bölgemizde de olduğu gibi bu yıl mayıs ve haziran ayının bol yağışlı geçtiğini söylememe gerek var mı bilmem. Neden böyle söyledim; çünkü aldığım ayakkabı sandalet olduğu için yağmurda giyilemezdi. Giyilmedi de zaten. Ancak haziranın son haftası ile temmuzun ilk haftası olmak üzere on beş gün kadar giyildi ve bu sürede arkadaşıma aldığım ayakkabının altı parçalandı.
Ayakkabıyı değiştireceklerini söylemişlerdi ya, ben de gönül rahatlığı ile faturamı ve ayakkabıları alıp mağazaya gittim. Mağaza sorumlusunun biri, ‘Biz bu ayakkabıyı değiştiremeyiz çünkü seri sonu,’ dedi. Diğeri, ‘Merkeze gönderelim bakalım sonuç ne olacak,’ deyip benim ayakkabımı aldılar.
Aradan dokuz gün geçmişti ki bana telefon edip, ayakkabının kullanım süresinin dolduğunu değiştirilemeyeceğini söylediler. Ben de susmadım, kaç ayda sizin ayakkabılar eskiyor? Pazar ayakkabısı bile en az altı yedi ay giyilirken sizin ayakkabı on beş günde eskiyor, sorun çıkarsa değiştireceğinizi söylemiştiniz şimdi niye çark ediyorsunuz diye sert çıkınca, ‘Yarın gel, değiştirelim,’ dediler.
İşte tam bu noktada beynime binlerce soru gelip kemirmeye başladı. Biri değişir derken, öteki değişmez diyor, az önce değişmedi derken, ben söylenince gel değiştirelim diyor. Bunda bir tezat yok mu?
Elbette var! Laf kalabalığından başka bir şey değil yaptıkları(!)
Vakit geçirmeden mağazaya yeni ayakkabıları almaya gittim. Bana söyledikleri aynen şu; ‘Dilediğin ayakkabıyı seç, beğen üzerini ver.’ İyi de, mağazada yüz elli liranın altında ayakkabı bulmak mucize. Bulsan da senin tarzın değil. Durum böyle olunca madem bire bir değişmiyor verin benim paramı pazardan bari alayım dedim.
Ona da karşı çıkıp; ‘Para iadesi yapamıyoruz, ancak hediye çeki veririz onu da altı ay içinde bu mağazada harcamak koşulu ile.’
Şimdi sorum; bunun neresi indirim?
Bu gibi mağazalar yılın hangi aylarında indirim yapar?
Eğer indirim belli aylarda yapılıyor ise o yazılar yılın her gününde neden mağazanın camlarını süsler?
Bir de benim düştüğüm durumdaki duruma düşen bir müşteri nereye müracaat edebilir?
Yoksa yediği indirim kazığı ile ortada kalır mı?
15.08.2014 /Emine UYSAL