0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1270
Okunma
Yağmurun Ardında
Yağmur yağıyordu.
Soğuk bir şubat ayıydı.
Damlaların yıkadığı camın ardından gidişine baktım.
Son gördüğümde sokağın sonundaydın. Köşedeki, yaprakları çoktan dökülmüş çınarın altında durdun.
Rüzgâr, saçlarını uçurmak için ıslık çalarcasına esiyordu.
O an her şey, bir rüyanın içindeymişim gibi görünüyordu.
Uyansam, yanımda olacaktın sanki.
Dönüp bana son bakışınla kalayım der gibiydin.
Senin o anda neler düşündüğünü anlamadığımı mı sandın?
Camı açıp “kal” diye bağırmak istedim. Ama tam o sırada rüzgârın kulaklarıma fısıldayan ıslığı ve soğuğun yüzüme çarpışı, pişmanlığımın en keskin hâline dönüştüğü andı.
Yine de içimde sebepsiz bir hüzün bırakacağını bana hatırlattı.
Seni bir daha göremeyeceğimin sıkıntısı, kara bir bulut gibi çöktü yüreğime.
Bir kez daha baktım.
Yaprakları dökülmüş ağacın altı artık boştu.
Sen yoktun.
Belki de hiçbir zaman o çınarın altında durmamıştın.
Belki de yeryüzünde hiç var olmamıştın. Benim ıslak camın ardından gördüklerim, aslında hiç var olmamış hayallerdi.
Yağmur bana hiçbir şey göstermemişti; ben kendimi yalnızca hayallerle aldatmıştım.
Ama ne yazık ki biliyorum: varsın.
Ve bir gün, o köşeyi dönüp bana geleceksin.
Ağlamıyorum; çünkü gök, benim yerime ağlıyor.
Hava karardı. Ben kaldım.
Damlaların yıkadığı pencerenin ardında, yapayalnız… kimsesiz…
Düzenleme: 27.09.2025
5.0
100% (1)