7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
846
Okunma

Aydınlık bir gün olacak belli.
Karanlık bu kadar çabuk kalktıysa bu kentin üzerinden, soluksuz koşuşturmalar arasında yeni yeni umutlar filizlenecek. Başkent olmanın verdiği o asil duruşunu da kaybetmeyecek hiç.
Herkes uyuyor, uzayıp giden bu yolculukta bir tek benim mi gözlerim açık diye dönüp bakıyorum. İnsan uyurken ne kadar masum olduğunu bilse kendi bile inanamaz yaptığı onca kötülüğe. Yeni uyanmış bir genç kız belli ki kavuşacağı bir bekleyeni var. İçten bir iyi dilek gönderiyorum önüme dönmeden önce.
Bu şehrin en çok bu saatlerini seviyorum. Şehre adım attığınızda sanırsınız ki size koca bir ümit ışığı gibi yakar aydınlığını. Saatlerdir karanlık ovalarında süren yolculuk sonrası amansız bir aydınlık dirilir.
İçinizdeki mahşeri susturursunuz bir süreliğine.
Binlerce farklı yüz milyonlarca düşünce beyinlerde. Hangi yüz çizgisine baksanız farklı bir senaryoya kalem tutarsınız. Bazen birinden yol tarifi isteseniz tek bir sözcüğüyle bile hikaye edersiniz bütün yaşantısını.
Farklı bir şehir burası;
Onca karanlığınızın içinden, tam sıfır noktasındayken ve uçuruma ramak kala belirsiz bir çizgiden gelen bir ışık saçar üzerinize. Gülümsersiniz.
Nasıl mı?
Dudaklarınızı hafif büzüştürün, sonra gamzeleriniz belirecek kadar aralık bırakın ardından da gözlerinizdeki o sisli yorgunluğu atın bir kenara;
Bir şehri güzel yapan neyi diye çok düşünürdüm önceden.
Kimi zaman o şehir çorak bir topraktan ibaret olsa bile içinde öyle biri vardır ki tarif bulamazsınız. Bazen de her şeyi o kadar tamdır ki o vakit de siz eksik kalırsınız.
Herkeste bir hareketlilik saatler önce başlayan yolculuğun son durağına yaklaşıyoruz. Heyecanla üstüne çeki düzen veren kadın rujunu tazeliyor, hemen önündeki genç uykusundan uyanıyor. Yolculuğu boyunca hayat hikayesini anlatan kalbi genç , bedeni onca ağırlığı taşımaktan yorulmuş teyzeyle kucaklaşıyoruz.
Hiç tanımadığınız ya da saatler önce tanıştığınız insana ne denir veda ederken?
Hoşçakal sığ kalır bazen, görüşürüz’ler ise kesişmeyecek bir hayat yolculuğunda masum bir yalan. Ve en uygunu da;
"Bir gün karşılaşmak dileğiyle..."der ve çözüm getirirsiniz.
Gece boyunca oturduğum cam kenarında, seyrine daldığım bozkırı izleye izleye nice şey geçirmişim aklımdan. Seneler önce bu topraklarda yaşanan mücadelenin, kıyasıya sarf edilen emeklerin, topraklarındaki mahsulü heba etmemek için canını dişine takarak çalışan emekçilerini.
Her tarafı karanlık bastığında görecek bir şey kalmayınca o büyük ova sizin sahneniz olur ve kimi isterseniz çıkarırsınız karşınıza. Ay yüzünü gösterdiğinde sahneye verilmiş bir fon misali ürperirsiniz.
İçimden geçirdiklerimi yüksek sesle söylesem ; herkes gülecek ve delirdiğimi düşünecek sanki.
" Biri gelse tutup çıkarsa şu otobüsten ve şu karanlık sahneden her türlü filmden, yalandan uzak bir uykuya dalsam...Hiç uyanmasam."
Nihayete erer bütün sahneler. Kimisi bir süreliğine durdurulurken bazıları da sonsuza dek biter. Hayat hala devam ediyorken biten bu yolculuktaki gibi. Herkes eşine, dostuna, sevgilisine koşup gelmiş. Çoğu özlem dolu, bazıları ise sitem.
"Neden gelmedin, çok özledim..."
Bazen öyle yapmacık gelir ki bu tür sahneler. İnanmak ister ve hoş karşılarsınız. Bir tebessüme kötülüğü, yalanı yakıştıramıyor insan.
Yalandan ağlarsınız, kolaydır.Kötü yaşanmışlıklar, sahte ilişkiler akla gelince ağlarsınız. Belki öfkenizden, sevginizden ya da."
Ama tebessümün yalanı olmaz.
Yüz hatlarından belli eder kendini. Özlemi sıfatlara yakıştıramazsın, toz konduramazsın bazen de.
Otobüs terminalleri hep soğuk gelir. Mevsimlerden yaz bile olsa sıcaklığı yoktur vedaların. Buluşmalar kimilerine yazı getirse de sizin için hep soğuktur.
Ayrılık vedayı çağrıştırır çoğu kez;
ve siz her yolculuğunuzda üşürsünüz.
En çok da bu saatlerini seviyorum. Şehrin girişinde gördüğünüz koca bir deniz olmasa da heybetli, yorgunluğuna rağmen hala dimdik, hala ayakta duran babasıdır Anadolu’nun.
Başkent hüzünlüdür, ama belli etmez. Bir baba şefkatiyle sarar yüreğini.
Seviyorum bu kenti; yalanlardan uzak, açık sözlü ve doğrucu çünkü. Yaralarına soğuk esintisini vururken bile merhametli.
İner inmez o hafif esinti karşılıyor beni. Ve gideceğim güzergaha giden dolmuşa biniyorum.
Henüz bitiremediğim öyküler, yarım şiirler varsa da içimde, aralıklı molalarda tamamlıyorum. Ya da yarım kalsın, neden bu uğraş bu telaş...
Yolculuk çünkü, gidip de dönüşü olmayan bir yolculuk olacak diye ve ben henüz söyleyeceklerimi bitiremeden gideceğim diye bu korku.
Ankara soğuk bugün, adımlarımı yavaş atıyorum, fikrimi kurcalayan anlamsız soruları da kovuyorum beynimin en ücra yerlerinden.
Koşuyorum, hiç durmayacak gibi.
Yetişemeyeceğim ve hiçbir otobüs beni beklemeyecek sanki.
Bu şehrin tam karanlığına büründüğünde farkında olmadan üzerine saldığı aydınlığını seviyorum.
O "umut" çünkü.
Ve umut her zaman insanın B"aşk"entidir.
N.K-
2014- ANKARA
05.25