8
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1343
Okunma

Düşünmedim değil.
Öyle arada bir de değil üstelik.
Cesaret işi. Cesaretlilerin işi.
Bir aşkı çırılçıplak soyunup gitmekten
güzel bir uykuyu yarıda kesmekten
yırtıp atmaktan bir diplomayı
ve anne adını kimliğinden silmekten
daha
zor.
Sonra eşyaları toplamak.Notları yırtıp atmak, resimleri yakmak, terlikleri düzeltip çarşafları ütülemek.
Havluları hazırlamak ve zeytinyağlı sabun kokusu sürmek evin her bir kenarına. El altında bulundurmak mumları, kibritleri, sürahi ve bardakları.
Sen gidende, gelen misafirlerin rahat etsinler diye. Kolay mı ?
Duvardaki izleri damla damla silmek gerek üstelik. İlaç kutuları, serumlar ve kan iğneleri...Toplayıp atmak çöpe.
İmitasyon gözyaşı mendilleri hazırlamak ellerinin altına, acılı konukların !
Bakışlarını, öpüşlerini , sevişlerini, düşlerini; ki- müstehcen bazı. Sitemlerini; kırılgan. Döllerini -ki toprakta saklı.
Becerilememiş ölüm denemelerini; evveli.
İmsiz, izsiz yok etmek kolay mı?
Hadi itinayla hazırladığın şurubu içmek kolay ,dilini dudağını kanatması, acımtırak tadının dünyanın en lezzetsiz içeceği olması da değil mühim olan, ya çocukluğunu nasıl ikna edeceksin oyuncaklarından vazgeçirmeye? Kırmızı puantiyeli elbisesinden, altın top küpelerinden, şehla kalemlerinden, Evren’inden ?
Nasıl?
Düşünmedim değil.
Her mayıs, her temmuz, her aralık.
Yağmurdan önce, yağmurdan sonra ve yağanda...
O gittiğinde, o kaldığında, ışıklar kapandığında, ve açıldığında ilk an.
Anladığımda, anlatamadığımda
Her kalabalıkta.
Denizi her görüşümde.
Şehirler arası yalnızlıklarda
Adımın üstünü karaladığında kelimelerin efendisi
ve mektup aldığımda en uzak ülkelerden.
.
En ağır acı dediler evlat acısı, en ağırını yaşadığımda evlatsızlık acısının...
Düşünmedim değil.
Arada bir de değil üstelik
.
Sabah ola hayrola...