3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3918
Okunma

Ahmet yaylada gezerken manda pisliğini karıştıran böceklere bakarak.
Ya Rabbim, her şeyi yarattın ama şu böcekleri niye yarattın diye kendi kendine söylenir.
Git zaman gel zaman gün gelir bu adam hastalanır ve nihayet günün birinde bir dostu ziyaretine gelir.
--- Geçmiş olsun hasta mısın neyin var.
---Hastayım benim şuram ağırıyor buram ağırıyor diyerekten derdini anlatır.
Bana bir çare bir ilaç yokmu der.
Müsafır düşünür düşünür ve cevap verir
---Bak kardeşim, sen yaylalara gideceksin manda pisliğinin içinde böcekler olur. O böceklerden kırk tane toplayacaksın. Her gün bir tane aç karnına su ile içeceksin ve kırk gün sonra bir şeyin kalmaz senin ilacın o böceklerdir.
--- Yapma yahu ben o böcekleri nasıl yutarım?”
--- Vallaha sen bilirsin. İyileşmeyi istersen dediğimi yapacaksın, istemezsen de kendin bilirsin bey efendi
Adam çaresiz dostunun sözünü dinler yaylalara manda pisliği içinde böcek
Aramaya çıkar. Kırk böcek toplar dostunun dediğini uygulayarak her gün bir tane yutar ve dostunun dediği gibi iyileşir.
Nihayet yaz gelir havalar kurak gider. Millet yağmur duasına çıkar. Hastalık geçiren adamın ise dünya umurunda değil. Dünya yansa bir tutam otu bile yanmamış gibi hiç bir şeyle ilgilenmiyor, sanki dünyaya boş vermiş.
Köylüler yağmur duasından gelirken adam önüne demliğini koymuş çayını yudumlarken görürler. Köylülerden birisi bu manzaraya dayanamayıp:
--- Yahu sen ne biçim adamsın, köy yanıyor, gökten bir damla yağmur düşmüyor, köylü yağmur duasına çıkıyor ama sen ise burada bir şey yokmuş gibi davranarak keyfine bakıyorsun.
Ahmet o kızgın köylüye şöyle cevap verir:
--- Yoooo arkadaş, yağmur yağdırır veya yağdırmaz onun bileceği bir iş. Ben Allah`in işine karışmam, çünkü bir sefer karıştığımda manda pisliğinden kırk böcekçi teker teker kendi elimle toplatıp yutturdu. Dersimi aldım ve bir daha da onun işine karışmam!“