Çoğunlukla geleceği düşündüğümüzü zannetsek de daha fazlasıyla geçmiş kurcalar zihnimizi.
Ne kalabalıktır o sorgulanacak insanlar ,saysan sayamazsın bile.Ancak o kalabalığın içinde birinin hep yıldızı parlaktır ,döner durur kanca hep onun başına takılır.Ehh, parlar durursa öyle, suç kimin şimdi?
Öğretmenin onlarca ders anlatma gönüllüsü ,paraşüt gibi sağa sola sallanan ,gözünün içine içine sokulan parmakları es geçip de, avını yakalamaya saniyeler kalmış bir avcı edasıyla sinsice size yaklaşıp arka sıralarda uykunuzun en manidar yerinde ensenize bir şaplakla iki metre havaya sıçratması gibi bir şey bu.
Tabi durum böyle olunca bir türlü sırada bekleyen zavallı kahramanlar sorgulanma şerefine nail olamazlar.Hem öyle bir defter kapanmadan öbürünü açmakda ne oluyor ?
Artık hangi tarih diliminde hangi savaşın içinde olmanızın bir önemi yoktur .Hangi çadırın içine kaçarsanız kaçın ,o çadır başınızın üstünden kaldırılacak ensesinden tutulmuş bir kedi yavrusu gibi
en baştaki koltuğa oturtulacaksınız.Belkide çoktan öldünüz siz,ölümü kurtuluş mu sanıyorsunuz
ben öyle kaç düğünde oynatılan merhum gördüm kulakları çınlasın.Bir deri bir kemik kalmış zavallılar.
Siz siz olun biraz kısın ışıklarınızı fazla göze batmasın,maratonu sevenlere bir sözüm yok bazıları maraton koşar.


Gülnur Ateşoğlu