1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1550
Okunma
öldürüldü
haziran yağmuruyla sabah uykum
ağrıyan solumun öksüren korkusuyla
gerildiğim havaya astım gözlerimi
saat kaç şimdi
kaçıncı ömrün aklından geçiyor zaman
hangi telaşı vuruyor yelkovan
ve hangi acıyı geçip gitti akrep
öldürüldü
kökümden dinamitlenmiş dilim
kelimelerin saçıldığı kağıdın
süpürülmüş temizliği kucakladı harflerimi
yinede lal hayat
yinede teslimiyetçi bir boşluğu doldurdu yağmur
birazdan kırmızı bir şarabın alkolüne batar kadın
ben ruj lekesinin pasif renginde ölürüm
kısacık bir dip notun
yaşamla aşk arasına sığar mı susma
ki
kocaman sözcükleri sessizlikle bastırmak kolay değil
gözlerimin kapanışını haziranın yağmuruna devrettiğim için
düşük bir günün basamaklarından çıkmaya çalışıyorum
ulan akıntılı bir ağlamayı
ne vakit getirsem kirpiklerime
olanca hızıyla sağanakları doğuruyor yüreğim
artık öldüğüm haziran yağmuru
utancından kırılır
az sonra çürük kokusuyla kaçarken küflü anılar kenti
ben batı yakasının ucundan tutar çekerim onu
İstanbul siyahı geceye
bir ölümün hazirana yakıştığını
yağmurundan anladım...!