1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1260
Okunma

Avuçlarından su içmeliyim derdin sıkça sen bana...
Hani ,o sabahın köründe tırmandığımız tepe başı çeşmesinde.
Sahi kaç kez tırmandık biz o yokuşu seninle ? Keçi yolundan gitmeye kalkınca bir de , işte tam senlik deyip kaç kez inatlaştık aşkın kavranamaz yönleri tartışmaya kalkınca ?
En çok delilikten söz ettiğimiz günler işte..
En coşkulu tartışmaların odağındaydık .
’Erasmus gelse kaçar , delilik bize miras’ deyip başlardık ailede kaç deli var diye saymaya.
O dağ yolu ,o çeşme , anıları biriktiren ,hafızasına alan biz miyiz ,yoksa eşyalar mı ? Ağaçlar , ve o çeşme ,hatırlatıcılar arasında olmaya gönüllü değillerdir belkide ama , artık çok geç değil mi sence de ? Kazınan eşyanın ruhuna , bizimkinden az mı sanırısın sen ?
Bu yüzden , özleyince gelmelisin işte. Özleyince bilmeli , özleyince daha çok sevmelisin...
Bu yüzden satırlar arasında boğuşmama izin vermemeli , delilik kabilinden sözlerini kalbime doğru fırlatmalısın işte.
Naslısa anlarız biz , nasılsa biliriz demedik mi ?
Ne saçma ,ne anlamsız şimdi gözyaşı ...
Arabesk söylemler sunup ,tiyatral hallerimize gülmeyi özledim ,söylemezsem yarım kalır satırlar. Ordan burdan işte. Karaladım yine sana...
Avucumda su , çeşme önünde , bir küçük an ,bir koca zaman şu an aslında...