17
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2555
Okunma


Biz,
madenleri bilmeyiz... Madencileri de...
Ebedi yolculuğuna uğurladıklarımız haricinde, toprağın altında hiç olmamıştır sevdiklerimiz, özlediklerimiz.
İş imkanının az, işsizin çok, hayat mücadelesinin zor olduğu bir coğrafyanın insanlarıyız biz.
Duyguları hoyratça yaşarız.
Sevinçlerimizi tebessümlerimizde, kederlerimizi ise gönlümüzün derinliklerinde besleriz, büyütürüz.
Servetimiz, insanlığımızdır; dostluğumuzdur; arkadaşlığımız, vatan, millet sevgimizdir.
Cebimizde pul, soframızda ekmeğimiz yoktur ama, yüreğimiz saf, temiz, beklentisiz vatan aşkımızla doludur.
Babalarımız, amcalarımız, dayılarımız, her zaman uzak diyarlarda olurlar sevinçlerimizde, kederlerimizde.
Cenazelerimizde bile, ya güç bela yetişirler son bir veda busesi almak için, ya da kara toprağın serinini öperler alın yazısının hükmüne boyun eğerek.
Onlar,
üç kuruş nafaka için, dünyanın dört bir tarafına yelken açarlar yüreklerinde yaşattıkları ümitleri ile.
Pusulaları inançlarıdır.
Rotaları, gönüllerindeki iman sıcaklığı...
Güçlerini vatan, millet sevgisinden alırlar.
Çalışırlar, didinirler, mücadelenin en başarılması zor olanı ile güreşe tutunurlar.
Her yerde vardırlar. Tüm kıtalarda, tüm zamanlarda.
Sadece,
sadece toprak altında yokturlar.
Karayı, sadece gecede bilirler, bir de Karadeniz’de. Onu da yıldızlar süsler, rüzgar serinletir, dalga sesleri şenlendirir.
Bilmezler kömürün de kara olduğunu.
Göklerin, rüzgarların, dalgaların olmadığı hayatların da var olduğunu...
Her vardiya başlangıcında,
sadece sevdiklerine değil, göğün mavisine, bulutuna, güneşine, yıldızına da veda edenlerin olduğunu bilemezler.
Küçük kayığın kıç üstüne ilişip, Karadenizin öfkesine kafa tutmaya da benzemez şüphesiz bu mücadele.
Arzın derinlerine, zamanın anlamsızlaştığı , duyguların karaya boyandığı mekanlaradır yolculuğunuz.
Yüzünüz ak girer, kara çıkarsınız.
Ama,
öyle bir yüz karalığıdır bu ki;
ahlakın, dürüstlüğün, erdemin, insanlığın tavan yaptığı noktadır.
Yüzü kara, zamanı kara, ekmeği kara, vicdanı kara bir hayat mücadelesidir bu.
Ve,
gün gelir,
bir acı haber fısıldar kulağınıza Karayel.
Kara yüzlü adamlar, karaya boyamıştır mavi göklerinizi.
Öpülesi avuçlarından,’Oğlum, hakkını helal et!’ notları çıkar, gözleriniz yaşarır.
Ölümün kıyısından dönmüştür ama, yine de çizmelerinin çamurundan yatırıldığı sedyenin kirlenebileceğini akıl edecek kadar ince düşünceli, temiz kalplidir o kara yüzlü adamlar.
’Senin, çizmendeki çamura kurban olsun bu millet’ diye fısıldarsınız kendi kendinize.
Ve,
başınız öne düşer, dalıp gidersiniz Hazar’ın gri sularına.
Çoluğu, çocuğu, babayı, anayı düşünürsünüz.
Kara yüzlü adamların,
gözünü yaşlı, gönlünü ateşlerde bıraktıklarını,
elem şehri Soma’yı düşünürsünüz.
Hayatını kaybeden tüm madenci arkadaşlarımızın anısına.
Bir tutam hayat-13.05.2014-Azerbaycan