Okuduğunuz
yazı
22.4.2014 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
...
...
Paylaş:
7 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
sağol güzel Kali'm...gerek sen, gerek Özlem ve gerekse değerli yorumlarıyla sayfamda bulunan tüm diğer dostlarım çok yönlendirici ve teşvik edici oldunuz bu konuda...verdiğiniz desteğe teşekkür ederim, daima sevgimle...
Hayatın mahzun ve gerçek tarifi olmuş yazı. Yaşadıklarımızın, insanların ortak yanlarının,son derece güzel ve akıcı bir dille anlatımı idi. Tahmin ederim, her okuyucu kendinden bir şeyler bulmuştur yazıda. Bazen gülümseten, bazen de hüzünlendiren bir çalışma. Hayatın meşakkatli yolculuğuna anlamlı bir bakıştı.
Şu güzel şiire takıldım biraz. Hep cüce gitti de, sonu neden Kızılderili oldu? Güneşte mi yandı, nedir? Atladım galiba orada bir şeyleri.
hoş geldiniz kıymetli yazarım, siz gibi nesirde usta bir kalemden beğeni ve övgü almak onurlandırdı beni...ve şiirin o son bölümüne inanın ben de sizin kadar takıldım ve yorumunuzu okuyunca da gülümsedim:) sanırım yazarın kitabının ilk adı on küçük zenci iken, sonradan değiştirmiş ve on küçük kızılderili yapmış, öyle olduğunu okumuştum bir ara...çokça teşekkür, saygı ve selamlarımla...
...elimde çayım ve kültablam da akıl oyunlarım birini yakıp birini söndürüyorum ( ne kadar da çoklar dimi ) demiştim ya bazen çok şey bilmek insanı suskunlaştırıyor bazen de bir bilinmezlik insanı çıldırtma noktasına getirebiliyor önce günüme sonra geceme düştü bu yazı ki sen zaten ömrüme düşen en güzel şeylerden birisin... sevtabım bilir bendeki yerini biz yazıya dönelim şimdi...
bırakalım şaire hanım uyusun suyun sonsuzluğunda biz altı çizgili kelimelerin şifresini çözmeye ve kendimize bir masal çıkartmaya uğraşalım öğrendiklerimiz bildiklerimiz adına
"her insan yeni bir dünya " ve bizler sırrına eremediğimiz keşişler... bizler derken ( bu hikayedeki b/izler )
ki ben deli ile deli olmaktan yanayım sevtabımm:) kağıttan kayıkların üzerine tonlarca harf yükleyip batırmaktan yanayım ki su zarar görmesin....
bazen bi kelime bazen bi cümle bazen de bi damla su aklımızın hileli köşelerinde birikmişleri açık eder önümüze bu hayat böyle bişey çözümsüz bir bilmece...
"sen ne diyorsun elçinim " diyeceksin şimdi biliyorum ama demiştim bu fırsatı kaçıramam diye :))
ve çok ilginç çok etkili bir yazı idi sevtabım ayrıca tebrik ediyorum seni... ve susup çekiliyorum köşeme fazla geldi de :))
seviyorum seni...
(( hüzün )) tarafından 4/23/2014 1:37:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
ne anlamı kalırdı ki sevtabım bir gülümseme bir renk katamıyorsak ne anlamı kalırdı öğrendiklerimizin savunduklarımızın... asıl ben sana teşekkür ediyorum o güzel yüreğini tanımama fırsat verdiğin için...
Elçin'im, canım dostum benim:) bak gene gülümsettin beni, bu aralar bunu çok sık sağlıyorsun bende, iyi ki varsın sennn...ne sıcak, ne güzel ve ne içten bir yorumdu bu böyle...elinde çayının, yanında kültablanın ve aklında muzipliklerinin olduğu çok belli yorumundan, söylemesen de anlardım ki:)kocaman sevgimle o güzel yüreğine, çok teşekkürler...
yazıyı okuyunca çok sevdiğim bir söz aklıma geldi...
sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları... bugünkü üstünlüğüne güvenme, kimin kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir...
Öyküyü okurken şehirlerin, ülkelerin üstünden uçar gibisiniz...
Bir an Nemrut'un tepelerindesiniz sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuk size gülümsüyor. Bir bakıyorsunuz şehrin birinde, bir göl içi kıpır kıpır balık dolu, oynaşıyorlar... Siz hâlâ öykü okuyorsunuz, bir yandan da başka şehirlere, başka ülkelere uçuyorsunuz.
Balıklar masallarda olur diyen ülkelere... Siyah saçlı, siyah gözlü, siyah tenli ama beyaz elbiseli çocukların üstünden geçip gidiyorsunuz... Nasıl da hızla.
senin yazdığın da minicik ve çok güçlü bir öykü olmuş sevgili Davidoff... bu çok güzel yorumunla, sayfamda yalnız bırakmadığın için gönülden teşekkür ederim...daima sevgimle ve dostluğumla...
canımsın, eksikliğini duymadım dersem yalan olurdu:) çünkü benim yavrum senin de yavrun sayılır:) ve sanırım, bundan sonra sizlerin de verdiği cesaretle daha çok nesir yazmaya yöneleceğim...çok çok sağol can dostum, iyi ki varsın, iyi ki...ve daha güzelleri senin olsun dilerim...sevgimlesin...
Sevgili arkadaşım yazdıkların düşündürüyor beni. Hem çağrışımlar yapıyor hem de öğrenme isteğimi kamçılıyor. Bu yazı bana Pers kralı Serhas'ın (Kserkses) -mö486-465 yılları arasında kral- kibrini hatırlattı. Serhas babası Darius'un Yunanlılara karşı başlattığı savaşı sürdürmek için mö484'te gemileriyle köprü yapıp Çanakkale boğazını geçip Yunan'a saldırmayı planlıyor. O kadar büyükmüş ki ordusu bir ırmağın suyunu içmeye kalksalar kuruturlarmış. Askerlerinin bir kısmı bir kaza sonucu suda boğulunca "Kalleş su!" diye haykırıyor "Kral Kserkses, istesen de istemesen de üzerinden geçecek!" ve askerlerini boğmanın cezası olarak denizin bin kere kırbaçlanması emrini veriyor. Benim okuduğum kaynak (Sonsuzluğun Kıyıları- Adrian Berry-Bilim Dünyasından Şaşırtıcı Ama Gerçek Öyküler-Tübitak) bunu Serhas'ın bunaklığına veriyor. Çok yaşlıymış çünkü bu sefer sırasında. Ben bu olayı insanın kibrinin eline güç geçtiğinde hangi noktalara gelebileceğine dair güzel bir anekdot olarak not ettim. Yazında bahsettiğin düşmanlığın işte bu korkunç kibirle göbek bağı var kanaatimce. Tebrik ve teşvik eder nesir konusundaki çalışmalarının devamını beklerim. Hürmetle.
hoş geldin güzel insan, değerli dost...senin yazdığın yorumlar da beni düşündürür hep...ve tıpkı senin de dediğin gibi hem çağrışımlar yapar hem de öğrenme isteğimi kamçılar...bu konu hakkında bir yorum yapamıyorum, çünkü bahsettiğin bilgileri okumadım, haberdar değilim...belki ben de okuyup araştırdıktan sonra fikir sahibi olabilirim...her zaman destek olan yorumların ve varlığın için sonsuz teşekkürler, daima sevgi ve saygımla...
Büyümek yetmiyor yaşamı anlamak için. Bir de çeşit çeşit acılarla yüzleşip dik durmayı öğrenmek gerekiyor. Ateş denizini mumdan gemilerle kaç kez geçtik?
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.