4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1671
Okunma

..içinde yalnızlık, umutsuzluk, sıkılmışlık, yenilmişlik ve yılmışlık içeren "yoruldum" sözcüğündeki çaresizliği gördünüz mü?
öyle ise tükenenin ne olduğunu da bulunuz..
-bulmaca, soldan sağa beş harf iki hece
Bugün televizyondaki bir kadın programından yeni bir hastalık öğrendim.
Halk arasında Meryem Uzerli, yani nam-ı diğer ’Hürrem Sultan’ hastalığı olarak bilinen ismiyle ’Tükenmişlik Sendromu’ !
Nedir bu tükenmişlik sendromu diye dikkatle dinledim. Hatta biraz da netten araştırdım. Her meslek grubunda ve kadın erkek ayırt etmeksizin her insanda görülebilen ’çağımızın hastalıklarından’ biriymiş. Özverili çalışan, sorumlulukları tek başına üstlenen, her şeye yetişebileceğini sanan, bu sebeplerden ötürü kişisel ihtiyaçlarına zaman ayıramayan, yaptığı işe çok emek veren, emeğinin karşılığını alamayan, alamadığı için haksızlığa uğradığını düşünen, bu yüzden mutsuzlaşıp içine kapanan ve akabinde asosyalleşen, gündelik yaşantısında da kaliteli zaman geçiremeyen, yorgun, isteksiz, güvensiz, gergin, genellikle uykusuz insanlardan oluşuyor. Kilit neden ise; ”Mükemmeliyetçi kişilik yapısı’. İdealist insanların başına gelmesi kaçınılmaz bir yeni çağ hastalığı bu.
Tükenmişlik Sendromu bana ilk duyduğumda başka şeyler çağrıştırdı. Hepimizin zaman zaman kendisini dibe vurmuş hissettiği anlar vardır. Evden çıkmak veya yemek yemek gibi gündelik ihtiyaçlarımızı bile reddettiğimiz belirli süreçlerden oluşur. Bir taşı alıp bir metre öteye koymak istemediğimiz zamanlar vardır. Saatlerce uyumak isteriz, çünkü dünyanın bütün yükü omuzlarımızdaymış gibi yorgun hissederiz. Bu hisler bizde zamanla tükenmişlik duygusuna dönüşür. Hiçbir işe yaramadığımızı, öyle ki kendimize bile faydamızın dokunmadığını düşünmeye başlarız. Ben zaman zaman kendi yaşadıklarımı böyle izah ediyorum; Tükendim!
Bu sözcük büyülü gibi. Her şeyi özetliyor. İzahtan ziyade, insanın itici davranışlarına bir kılıf uydurmasına sebep oluyor. ’Biliyorum çekilmez biriyim ama bir sebebi var, -bak tükendim. Gördün mü tükendim!’ Başka bir açıklama yapmanıza gerek yok. Tükenmek mecazen ölmek gibi aslında. Dokunulmaz oluyorsunuz. Cezanızı bulmuşsunuz da, bu yüzden kimse size ilişmiyor.
’Haa bu tükenmiş ellemeyin, yazık! Zaten başına gelen en kötü şeyi yaşıyor’ gibi gibi..
Benden sürekli kendisiyle ilgili bir şeyler yazmamı isteyen bir ablam var. Ben ona ’Yarış Atı’ diyorum. Tükenmişlik Sendromu bana nedense onu anımsattı. Bir firmada finans müdürü olarak çalışıyor. Sabahları erken kalkıp koşuyor. Spora gidiyor, eşiyle ve ergenlik problemleriyle uğraştığı oğluyla ilgileniyor, bu arada ciddi manada bir okuyucu, hatrı sayılır bir kitap koleksiyonu var. Aynı zamanda geçen yıl üniversiteyi kazandı ve iki ara bir derede sosyoloji okuyor, ders çalışıyor, beş vakit ibadetini yerine getiriyor, zumba dansı yapıyor. Başım sıkışınca sıkışan başımı sıkıştığı yerden o kurtarıyor. O iyi bir abla ve ana babası için iyi bir evlat.
O bir ev hanımı, iş kadını, bir anne, bir öğrenci, bir okur, bir sporcu, bir danscı...
Onun bu yoğun hayatını düşününce ’acaba?’ diye düşünmeden edemedim. Yaptıklarından mutlu oluyor fakat kendisini bu kadar zorlayan, potansiyelinin çok üstünde efor sarfeden insanların kaçınılmaz sonları ’Tükenmişlik Sendromu’ olabilir mi?
Vücudumuz bazı tepkileri sonradan gün yüzüne çıkarıyor olabilir mi? Tükenmek, bitmek manasına geldiğine göre, biten bir şeyin yeniden başlaması da bir o kadar zor olsa gerek.
Mutsuzluk bir hastalıktır. İnanmazsanız doktora başvurun. Mutlu olmanız için size bir poşet dolusu ilaç verecektir. Çünkü mutsuzluk insanı dibe batırır ve intihar etmenize sebep olabilir. Canınıza kast etmeniz bir suçtur. Kendinizi adalet karşısında savunma yaparken bulabilirsiniz. Bu yüzden mutlu olmak zorundasınız, anlatabildim mi?
Eskiden gazete reklamlarında, insanlarda alma isteği uyandırmak için ’Tükenmeden Alınız!’ diye bir cümle kullanırlardı. Sanıyorum daha mutlu bireyler olabilmemiz için ’Tükenmeden Kendimizin Farkına Varmamız’ gerekiyor.
fulya/nisan2014