27
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2336
Okunma


Güneş tam tepemde, gölgem ayağımın dibindeydi. Vaktin öğlen olduğunu ben söylemeden de anlamışsınızdır. Öyle böyle bir öğlen de değil hani; güneşin yeryüzünde ne varsa yakıp kavurduğu bir öğlen…
Aylardan haziran, yirmi beş otuz kişi falanız. Pamuk çapalamak için geldik bu susuz tarlaya. En yakın su tulumbası üç km. kadar uzaklıkta. Paydos düdüğü ile öğle yemeklerimizi yemek için mola vermiştik. Sınırdaki söğüt ağacının dibindeki ekmek çıkınlarına doğru yorgun argın yol alırken bir yandan da gözlerim su taşıyan çocuğu aramakta. Kırmızısı güneşten solmuş testisiyle suya gideli hayli zaman olmuştu çocuk ama hâlâ görünürlerde yoktu.
En son iki saat önce yarım su bardağı su içmiştim.
O kadarcık su da susuzluğumu gidereceği yerde daha da artırmıştı.
Yorulmuş, acıkmış en önemlisi de susamıştım…
Bu Sucu çocuğun da yakın zamanda geleceği yok gibi. Yorgun adımlarımla emek çıkınına doğru gitmekten vazgeçip tarlanın kuzey kenarından akan sulama kanalına doğru döndürdüm yönümü. Çünkü susuzluğum, açlığıma baskın gelmiş, dilim damağıma yapışmıştı.
Pamuk sıralarını paralel değil de yanına yürümek hayli zor olsa da sulama kanalına ulaştım sonunda. Kanalın çatlaklarından sızan sular sızdığı yerlere can vermiş, yabanıl otlarla kaplanmış sulanan yerler. Yer yer de batak bir çamur tabakası oluşturmuş. Kanalın çamur olmayan bir yerinden kenarına oturup bir süre buz gibi akan suyu seyrettim. Seyrettikçe susuzluğum katlanarak büyüdü. Suyun içinde neler yoktu ki neler…
Yemyeşil yosunlar suyun içinde dalgalanarak uzarken, yosunların orasına burasına konaklamış kurbağalar vıraklıyor, benim gibi su içmek için yanaşmış sonra da ayağı kayıp suya düşmüş kaplumbağaların cesetleri yüzüyordu. Çürümüş domateslerle, karpuz kabukları yüzme yarışı yapıyordu. Daha sayamayacağım pek çok şey…
Bütün bunların birleşimi midemi bulandırması gerekiyordu ama midem bulanmadığı gibi susuzluğum da kat kat arttı. Sonunda suya düşen kaplumbağalar gibi kanalın kenarına çömelip, başımdaki tülbenti ağzıma maske gibi bağladım. Ellerimle suyun üzerinde yüzen nesneleri kenara itip suya eğildim ve gözlerimi yumarak kana kana su içtim.
Oh be! Dünya varmış! Susuzluğum geçti ya, ekmek yemesem de olacak. Gidip karaağacın gölgesinde derin bir uyku çekip kendime geleyim.
Rabbım! Kimseyi açlık ve susuzlukla imtihan etme…
Emine UYSAL/ 03.03.2014