2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1591
Okunma

En güzel varlığımızdır kalp. Acılarımızı ve sevinçlerimizi hissettiğimiz, binbir çeşit duyguyu içerisinde taşıdığımız, kimi zaman gülmemize, kimi zaman ağlamamıza sebep olan kalbimiz. Evet, acaba iddia ettiğimiz gibi temiz bir kalbe mi sahibiz yoksa bize mi öyle geliyor?
Şöyle bir düşünelim; ‘ Benim ibadete ihtiyacım yok, benim kalbim temiz ‘ diyen biri, Allah ‘ a ibadet edenlerin kalplerinin kirli olduğu ve bu kiri temizlemek için ibadet edildiği sonucuna ulaştırmuyor mu bizi?
Bir tarafta gaflet uykusunda olup, Allah ‘ a hiçbir şekilde taatte ve ibadette bulunmayan birinin ‘ Kalbim temiz ‘ diyerek, bütün bunlara ihtiyacının olmadığını söylemesi, öbür yandan yüzünde secde izinin bulunduğu, Allah ‘ a karşı sorumluluk bilincinde olup, hiçbir taat ve ibadetten kaçınmayan ve islam-i görevlerini hakkıyla yerine getirme endişesi taşıyan bir mü’minin, bütün bunlara rağmen ‘ Rabbim, günahlarımı bağışla! ‘ diye niyazda bulunması sizede tuhaf gelmiyor mu? Evet, gerçekten kalbi temiz olanların(!) İslama ve Allah’ın kurallarına göre yaşamalarına gerek kalmasaydı, peygamber efendimizin(sav) islam dinini insanlara ulaştırma çabaları ve bu uğurda çektiği acıların bir manası olabilir miydi(Haşa)? Halbuki, peygamberimizin(sav) küçük bir çocuk iken, kalbinin melekler tarafından yıkandığını biliyoruz.
Eğer durum buysa nedir, peki nedir kalbin temiz olması veya kalp nasıl temizlenir? Rad süresinin 28.ayetinde; ‘ Onlar iman edip, kalpleri Allah ‘ ın zikriyle mutmain olanlardır. Dikkat edin, kalpler sadece Allah ‘ ın zikriyle mutmain olur ‘ buyrulmaktadır.Sadece ifadesine dikkat edelim ki, kalbimizin yatışması, mutmain olması ve temizlenmesi, Allah ‘ ı zikretme şartına bağlanmıştır.Ve biliyoruz ki Allah ‘ ı hakkıyla zikretmek, ancak islamı yaşamakla mümkün olabilir.Efendimizin(SAV), sıddıkların, şehitlerin, alimlerin ve önderlerin yolunu sürdürerek ulaşabiliriz o yüce degaha. Ve ancak bu şekilde mazhar olabiliriz Allah ‘ ın affına.
En nihayetinde dizzleri titreten, alışılmışın dışında bir şaşkınlık yaratan peygamber(SAV) ve ashabını, bir efsaneymiş gibi okumaya devam mı edelim, yoksa yaşıyormuş gibi hayatımıza tatbik edip, bu kutsal emaneti en yüksel zirveye mi taşıyalım? Seçim bizim…Selam ve dua ile…