2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
891
Okunma

İçimizde ki fırtınalardan habersiz, sürgün hayallerin kucağında masallarla avutulmuş kandırılmış sevdaların kollarında, can çekişen ruhumuzun feryadını duyamıyor hissedemiyoruz. Mahkum hayatı yaşayan ruhumuzun mahkemesini kuruyor yargılayıp haksız çıkarıyoruz ve nefsimizi bu mahkemede beraat ettiriyor, tek celsede duruşmayı bitirip ruhu maddi hayatın dağdağalı serüvenine bırakıyor müebbet cezası ile cezalandırıyoruz. İçimizde ki adaleti öldürüyor, değerlerimizi yıkıyor batılı kendimize hak gösteriyoruz belki de. Bu durumda insan kendine en büyük zalim değil mi? Zulmün varlığını inkar ederken en büyük zülüm ruha yapılmış olmuyor mu? Değil miydi ki zalimlerin zulmü önce kendilerine yaptıkları zülüm ile başlıyor ve nefisin sınırsızlığı ile bu zulüm yayılıyor. Kendine zulmetmeyen insan başkasına zulmedemez. İnsana değer vermeyen bütün insanlığa değer veremez. Yaratanı hakkıyla sevmeyen yaratılanı da sevemez. Sevdiğini zanneder ama sevginin hakiki özünü bilemez keşfedemez. Ya bu savaşta esir düşen değerler elleri kelepçelenmiş gözleri bağlanmış duygular, kalıplara sığdırılmış hayaller...
Özgürlük şarkıları söylerken, nefsin esiri olmuş bir yürek, nasıl haklı olabilir ki? Ya susturulmuş vicdanların sessiz haykırışları ve yalnızlıkları, yüreğimizde ki harabelerin yangını hangi acizliğimizin adı? İnsan nisyandı unutmuş ve unutturmuştu. Rüyayı gerçek sanıp bir türlü uyanamamıştı ölüm çat kapı gelip uyandırana dek anlayamamış ve sır düğümünü çözememişti. Sahibini bulduran, kendisinde saklanmış varlığın şifreleri bulup çıkaramamış ve çözememişti. Kainatın güzel endamına aldanmış fakat odan da güzel olanı, esma-i ilahi ile temaşa edemeyip perdeyi çekip kaldıramamıştı. Aynaya aşık olmuş ama aynaya yansıyanı sezememiş ardına düşmemişti. Binlerce zulüm gölge gibi düşmüş üzerine ama kendi karanlığından fark edememiş zifiri gölgeleri.
Gaflet uykusunu aşka uyandıramamış bir ney nağmesinin sevdalısı kılamamıştı. Pişmanlık sonsuzluğa ertelenirken, muhabbet mayası ile yoğrulan ademoğlu, kendi elleri ile çamura bulanmış, varken yok olmuş. Böylece varlığın nuru, karanlığa boğulup insanlık semasında gözlerden kaybolmuş…