2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
923
Okunma

Geceden kurduğum alarm saat tam 07.00’da çalıyordu. İlk defa bu kadar rahat ve huzurlu hissediyordum kendimi. İlk defa alarmın çalmasıyla uykumu bölmüş ve bundan da rahatsızlık duymuyordum. Daha önceleri 07.00’da çalmaya başlayan alarma 07.30’da tepki verirken, bugün alarmın çalmasıyla gerçek âleme adımımı atmıştım. Bir hafifleme hissiyle uyandım ve kahvaltı yapmak üzere mutfağa yöneldim. Çayı koydum ve çayın buharı tütene kadar kuşanmak için odama girdiğimde gördüğüm manzara karşısında donakalmıştım. Bedenim yatakta uzanmış duruyor ve kurduğum alarm da hâla çalmaya devam ediyordu. Bir süre sonra 07.30’da çalan alarma bedenim tepki vermiş ve kahvaltıya zaman kalmadığı için ve saat 08.00’daki derse yetişmek için gelişigüzel giyinmeye başlamıştı. Ben bir yandan korku içinde düşünüyor, bir yandan da kendi bedenime, yani kendime bakıyor ve bu olanlar karşısında türettiğim sorulara cevap aramaya çalışıyor, fakat bulamıyordum. Bir süre sonra cevap aramayı bırakıp odağımı tamamen benden ayrı ben’e yöneltmiştim.
Aklımı kurcalayan bir soru vardı. Ben şu an ben olarak düşünüyorsam. Bedenimin içindeki ben nasıl düşünüyordu. Sanki düşünmüyor, yaptığı davranışları önceden programlanmış bir robot gibi yapıyordu. Bedenimin yapacağı davranışları tahmin edebiliyordum. Çünkü monoton ve tek düze bir hayatım vardı. Tek fark kendimi dışarıdan gözlemlemekti.
…
Kendimi izliyordum. Dışarıya alelacele çıkmış dolmuşta yerimi almıştım. Yine her zamanki yerime oturmuş, kulaklıklarımı takarak dünyadan bağımı koparmıştım. O kadar ki yaşlı teyzenin ayakta kaldığını da fark edememiştim. İşin garip tarafı, dolmuştakiler de fark edememişti! Dolmuşta, pencereden dalgın bakışlarla yolu izleyen ben, acaba yine ne düşünüyordum?
Okula geldiğimde yine derste uyuklayan ben, ders aralarında da arkadaş ortamında yine futbol muhabbetine dalmışken, bedenimden ayrı ben, etrafın konuşmalarına kulak misafiri oluyor, birbirlerine sergiledikleri davranışları gözlemliyordum. Gördüğüm manzara, bedenimi benden ayrı gördüğüm zamankinden daha ürkütücüydü. Sahte gülümsemeleri, düşmanca şakaları, rekabet içinde etkileme zahmetleri, dedikodu ile kendi eksikliğini başkalarının eksikliği ile kapatmanın meşru hale getirildiği ortamların çokluğu, arkadaşlarının başarısızlığına sevinen yalancı dostların çokluğu, samimiyetin azınlıkta olduğu şu manzaraları görünce hissettiğim tek duygu tiksintilik olmuştu. Gördüğüm manzara sadece çevremle alakalı değildi. Benim onlardan farkım neydi? Gelişigüzel ve içi boş bir hayatla idame ettirdiğim günlük tiksintilerim beni oldukça rahatsız etmişti.
Okuldan çıkmış, dinlenmek ve belki de diğer günün tiksintilerine hazırlanmak için evin yolunu tutmuş ve uyumaya yönelen bedenimle uykuya dalmıştım. Uyandığımda saat yine 07.30’du!
Muhammed İşler