1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
737
Okunma
Bahçemizin en heybetli ağacıydı o koca beyaz dut. Küçükken sadece meyvesinden tatmak ya da dallarından sarkmak için, kitaba sevdalandıktan sonra ise yüksekçe bir yerinde dalların arasında kaybolarak kitabımı okumak için tırmanmayı adet edindiğim o koca dut…
Gölgesinde çokça dinlendiğim, düşüncelere daldığım… Çocukca bir heyecanla sevdiğim çocugun adını yapraklarına yazdığım ve her gün gidip kontrol ettiğim bir sırdaş…
Büyüdükçe artık eskisi kadar sık görüşemez olduk; ne gölgesine gittim ne de tepesine tırmandım. Ama o her sabah çok sağlıklı bir pekmez olup şereflendirdi soframı.
Yıllar geçip de okumak için Ankara’ya düştüğünde yolum, fakültenin bahçesinde de bir dut ağacı buldum kendime. Yine beyaz… yine kocaman… ve yine heybetli. Dut ağacı altındaki o bankta çok anılar biriktirdim. Çok kitapların okunduğu, çok yazıların yazıldığı, çokça kahve yanında dertlerin paylaşıldığı dost meclislerine gölgelik oldu dut ağacı.
O koca beyaz dut, hala bahçemizin en güzel köşesinde vakarla durmakta ve her baktığımda bana mutlu bir çocukluk ve sevdiğim insanları hatırlatmakta.