21
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
10413
Okunma

(Oğulları ile iletişim problemi yaşayan tüm babaların adına)
Bilemiyorum nasıl başlasak söze, neresinden tutsak kelimelerin, neresine dokunsak duyguların,derdimizi nasıl dile getirsek delikanlı yüreğini incitmeden?
Yavrum benim.
Teknoloji, öyle almış başını gitmiş ki; yüreklerimizde biriktirdiğimiz duygu esintilerini, asırlar boyu gönülden gönüle taşıyan mektuplar, çoktan ömürlerini tamamlamışlar, olanca güzellikleri ile hatıralarımızın müstesna bir köşesinde yerlerini alarak, sessiz sedasız tekaüde ayrılmışlar. Şimdi telefonlar var bilmem kaç çeşit, inanılmaz özelliklere, güzelliklere sahipler. İnternet var, ucu bucağı belli olmayan, dünyanın en ücra köşesindeki bilgilere anında ulaşabildiğimiz.
Facebook, yada bilmem hangi haberleşme sitesinden sana yazamadığım için bağışla beni oğlum.Bize eski kafalı mı dersin, çağa ayak uyduramayan insanlar sınıfına mı sokarsın, nasıl adlandırırsın bilemiyorum ama, bilmeni isterim ki,duygularımızı biz en güzel mektuplarla dile getirebiliyoruz. Çünkü, biz böyle büyüdük, böyle öğrendik, böyle yaşadık, böyle sevdalandık, hasretlerimizi böyle yudumladık, dertlerimizi böyle paylaştık sevdiklerimizle.
Yüce yaratan, söz söyleme sanatında, insanlarla konuşarak anlaşmada, evlatlarını karşısına oturtup nasihat çekme konusunda fakir eylemiş bizi. Ama demiş ki, sen de parmaklarınla konuş. Gönül sesini, yüreğinde barındırdığın, yaşama gayen olan evlat sevgisini; sözle söyleyemediklerini, dile getiremediklerini, anlatamadıklarını, becerebildiğince yazıyla resmeyle sen de. Bu nedenledir ki oğlum;sözlerim, düşüncelerim, duygularım, sana söylemek isteyip de söyleyemediklerim, kelime oldu sayfalara döküldü bu akşam. İyi mi oldu, kötü mü oldu bilemiyorum? Bildiğim, burada okuduklarının tümünün, akımın değil de, gönlümün sesi olduğudur.
Farkında mısın bilmiyorum oğlum; son zamanlarda hiç oturup konuşamadık karşılıklı, şöyle erkek erkeğe dertleşemedik, söyleşemedik, gülüşemedik, paylaşamadık bir şeyleri seninle. Hep uzak kaldık birbirimizden, hep yalnız kaldık, hep içimizde biriktirdik kendimize dair sözleri, söyleyemedik birbirimize bir türlü söylemeyi arzu ettiklerimizi.
Şimdi diyeceksin ki; nasıl görüşelim baba, nasıl söyleşelim seninle? Ben memleketin serin iklimlerinde, sen dünyanın kayıp bir şehrinde; sözlerden uzak, gözlerden uzak, sevgilerden uzak,tebessümlerden uzak yaşamakta, sadece hayaller, ümitler biriktirebilmekteyiz birbirimize dair.
Elimi mi tutuyorsun, gözüme mi bakıyorsun, saçımı mı okşuyorsun?
Her sabah, alel acele okul yoluna düşerken, haçlığın var mı diye soramıyorsun bile baba.
Ben, haçlığımı bu yaşta annemden alıyorum hala diyeceksin...
Haklısın oğlum.
Ne kadar üzülüyorum bilemezsin bu duruma. Ne kadar yanıyor yüreğim, nasıl kahroluyorum. Ama, yazan böyle yazmış bizim kaderimizi de oğlum, yolumuz böyle çizilmiş. Hayatın bir yerinde, çocukluğunun en güzel çağında, adımlarını babasız, babanın sıcacık elini tutmadan atman yazılmış senin alın yazına.
Kocaman adam oldun farkındayım.Hızlı adımlarla delikanlılık çağına koşmaktasın. Hayatın denizinin zor akıntıları var önünde, yanında kılavuz kaptanın yok, yekesi kırık küçük bir taka ile yol almaktasın fırtınaların aman vermeyen esintilerinde. Ama,sakın telaşlanma diyorum. Çünkü, tüm bu yaşadıkların birer sınav aslında. Hayatımız, sonu gelmeyen sınavlarla toplamından oluşuyor zaten. İşte, yaşamakta olduğumuz şu an mesela. Aramızda uzayıp giden iki bin kilometrelik mesafe, baba sıcaklığını hissetmeden, baba şefkatini koklamadan geçirmek zorunda olduğun günler,belki de senin başarman gereken en önemli sınavlarından biridir oğlum.
Babasız yaşanan delikanlılığa adım atma dönemi...
Babasız yaşanan soğuk, renksiz, sevimsiz günler...
Babasız seyredilen Trabzonspor maçları...
Babaya anlatılamayan okul anıları...
Babayla paylaşılamayan daha bir çok güzel şey.
Hava soğuk oğlum buralarda.Bir türlü ısınmıyor ayaklarım, ellerim de üşümekte usuldan.Yüreğim de zaten, çoktandır senden esen mahzun rüzgarların gölgesinde, üşümelerin sevimsizliğine kapılmış durumda, savrulup durmakta hayatın yitik yılları arasında.
Yaşlandım ben oğlum. Dizlerimde ağrılar baş gösterdi, gözlerim de görmüyor eskisi gibi. Kaç tane gözlük sahibiyim, inan kendim de bilemiyorum artık. İnsanlarla uğraşamıyorum, hayatla savaşamıyorum. Yabancı memleketlerin soğuk iklimlerine katlanamıyorum, sevimsiz atmosferlerini soluyamıyorum, göğsüm sıkışıyor, nefesim daralıyor, ciğerlerim acıyor artık.
Oğlum benim!
Ne kadar çok şeyim var aslında sana yazacak.Ne kadar çok şey var anlatacak.Ne kadar çok şey biriktirmişim sana dair yüreğimde.
Duydum ki, derslerin de iyi gitmiyormuş. Okula da zorla gider olmuşsun.İnternette oynadığın oyunlardan başka, zevk aldığın hiç bir şey kalmamış. Arkadaşlarınla vakit geçirmek, okulunla gezilere gitmek, öğretmenlerine saygı sevgi göstermek, aileni, anneni, ablanı sevip saymak bile zül gelmeye başlamış sana.Trabzonspor’un maçlarını bile seyretmez, giymekten gurur duyduğun formanı da sırtına geçirmez olmuşsun artık.
Benim akıllı, çalışkan, beyefendi oğlum gitmiş, yerine bambaşka bir insan gelmiş diyorlar.Bir zamanlar yaramazdın ama, büyüklerine gösterdiğin saygı, küçüklerine gösterdiğin sevgi ile çok taktir toplar, çok aferin alırdın.Şimdi, evimize kimseler gelmek istemiyor, seninle bir arada olmaktan imtina gösteriyorlarmış.
Biliyorsun,uzak bir memlekette, yalnız ve sevimsiz şartlarda, ekmek parası kazanabilmek için çırpınıp durmaktayım.Tüm uğraşımız, sana iyi bir istikbal hazırlamak, kendi ayakların üzerinde durabileceğin bir ortam yaratabilmek içindir.
Biz, çok zor şartlarda büyüdük, hayata atıldık oğlum.Sen, bizim çektiklerimizi çekme, hayata bir basamak aşağıdan başlama diye, tüm sıkıntılara göğüs germekteyiz ailen olarak. Bilmiyorum, belki sana belli etmiyor ama, annen de durumuna çok üzülmekte yavrum.Hatta,sen uyuduktan sonra, çekilip bir köşeye, senin için, senin ardından, sessiz sessiz ağlamakta.
Canım oğlum benim. Bu yazdıklarım aramızda kalsın, başkalarını, bilhassa anneni haberdar etme, olur mu? Erkek erkeğe bir dertleşme say...Bir babanın oğluna ricası say...İstersen bir babanın oğluna yalvarması say...
Üzme bizi canım oğlum.
Uzaklarda, sizin hasretinizle yüreği yanana babanı üzme...
Gözü önünde oğlunu kaybedişi yaşayan anneni üzme...
Senin için canını dahi vermeye hazır olan ablanı üzme...
Üzme bizi be oğlum...
Senden istediğimiz çok şey değil aslında.
Senden istediğimiz sadece bize bir buklecik yardımcı olman.
Sadece derslerine çalışman, okulunda başarılı olman.
Babacığının, anneciğinin emeklerini boşuna çıkarmaman.
Saygı, sevgi, hoşgörü, beyefendi sıfatlarını tekrar isminin önüne yazdırman.
Ah oğlum benim ah!...Senin yaşlarında, ben de babama asiydim.Tebessümle hatırlıyorum o günleri şimdi. Hatta, arada bir dedenle bu konuda sohbet ediyor, gülüşüyoruz. Ama oğlum,dedeciğinin babana sağladığı imkanlar ile, babacığının sana sundukları arasında dağlar kadar fark var inan.
Bu konuları enine boyuna sana anlatıp da, canını sıkmak istemiyorum. Sadece şunu bilmeni istiyorum ki;babanın da, annenin de, bir gün gelecek güçleri tükenecek, senin elinden tutacak takatları kalmayacak.Bırak yardım etmeyi, belki de gözünün bakacaklar, uzatacağın eli bekleyecekler ümitle. Bir gün, ebeveynlerin de göçüp gidecek bu dünyadan oğlum. Sen tek başına kalacak, hayat dediğimiz bu amansız mücadeleyi, kendi gücün, kendibecerin,kendi imkanlarınla sürdürmek zorunda kalacaksın.
İşte, bu günkü çırpınışlarımızın sebebi, o güne seni noksansız, olabileceğin en güzel haliyle hazırlamaktır oğlum.Ama bu olay,sadece bizlerin istemesi, arzulaması, gayret etmesi ile gerçekleşemiyor. Çünkü, hadisenin merkezindeki varlık sensin yavrum. Olaylar senin etrafında gelişmekte, yatırımlar senin üzerine yapılmakta. Bu nedenledir çırpınışlarımız, seni oyuna dahil etme gayretlerimiz.
Üzme bizi yavrum.
Bu günümüzü üzme.
Yarınımıza karanlık gölgeler düşürme.
İstikbalini, bu günün basit zevklerine kurban etme.
Boşa gitmesin babanın uzak memleketlerdeki çırpınışları.
Boşa akmasın annenin karanlık gecelerin sevimsiz anlarında döktüğü göz yaşları.
Emeklerimizi, gayretlerimizi zayi etme oğlum.
Hem kendini, hem de bizleri üzme.
Sevgi dediğimiz sihirli kelimenin en anlamlısını, en güzelini, en yakışanını gönlümüzde beslemekteyiz biz sana dair. Seni dünyalardan, tüm varlıklardan, canımızdan daha çok sevmekteyiz. Belki bu sevgiyi söze düşüremiyoruz, davranışlarla sergileyemiyoruz ama, bilmelisin ki yavrum; sana yönettiğimiz tüm bakışlarda, kulağımıza gelen her sesinde, hayatımıza anlam katan varlığının her zerresinde, her anında yaşatmaktayız yavrum.
Zaman aldı başını gitti,gece karanlığının derinliklerine doğru aktı, odam iyiden iyiye soğudu.
İçimdeki sözler tükenmedi ama,gözlerime hüzün bulutları çöreklendi, boynum da büküldü mahzunluktan iyice. Hasretiniz de iyiden iyiye alevlendi içimde, yalnızlığın sevimsiz arkadaşlığına yasladım başımı.
Sözü,burada noktalayalım yavrum. Belki ilerde, zamanın bir yerinde, memleketin güzel coğrafyasının gözlerimize gülümsediği bir mekanda, karşılıklı oturur, baba oğul dertleşiriz beraber.
O güzel günün çok uzakta olmaması dileği ile, hasretle gözlerinden öpüyorum oğlum.
Önce Allah’a, sonra da annene emanet ediyorum seni.
Seni çok seven baban.
Bir tutam hayat-16.12.2013-Azerbaycan