ŞEN OLASIN İSTANBUL!
Anam Aşık Garip hikayesini anlatırdı. Halep’te uzun süre kalmıştır Aşık Garip. Gel olmuştur dost elinden. Ayrılacaktır Halep’ten. Alır sazı eline. Bakalım ne der Aşık Garip koca Halep’e?
.
“İşte geldim gidiyorum
Şen olasın Halep şehri
Çok nanın nimetin yedim
Helal eyle Halep şehri”
.
Üçüncü dizedeki “nan” sözcüğünün “ekmek” manasına geldiğini yazıvereyim. Bilen var,bilmeyen var...Alıntıladığımız ilk dörtlüğü şiirin. Tamamı bir hayli uzun. Merak eden arayıp bulsun bir zahmet. Anam o buğulu sesiyle garip ayağında bir söylerdi ki, içimize hüzün dolardı. Bağrı başlı,gözü yaşlı aşığın haline ağlamaklı olurduk.
Biz de üç hafta önce geldik İstanbul’a. Artık dönüş zamanı. Durmak olmaz. “İşte geldik,gidiyoruz / Şen olasın İstanbul” diyelim. Bu vesileyle Aşık Garip’in ve o hikayeyi anlatan mübarek anamın ruhunu şad edelim.
Geldik İstanbul’a. Doktor,hastane. Kadıköy,Taksim,Gezi Parkı,Cağaloğlu,Gülhane...Hem derdimize derman aradık,hem yaramıza merhem. Şükür emeğimiz zayi olmadı. Çare bulduk derdimize. Yaramıza merhem çaldık. Gönlümüz huzur dolu.
Dönüyoruz Mersin’e. Dönüşümüz uçakla. Mersin’den gelirken Lüks Mersin’in hiç de lüks olmayan bir otobüsüyle yolculuk yaptık. Gidişimiz hava yoluyla olacak. Gerçi Fatma yine olmazlandı. Ama haline bırakmadık. Hayırlısı bakalım.
Doktor Mahmut Akyıldız Fatma’nın son kontrollerini yaptı. Her şeyin normal olduğunu söyledi. İyileşme süreci olağan seyrinde devam ediyor. Yolculuğumuza bir engel yok. Öyleyse kim tutar bizi? Bekle Mersin. Geliyoruz.
Üç haftadır Arzu-Onur çiftinin konuğuyduk. Hanelerinde mihmandık yavrularımızın. Sağ olsunlar,bizi el üstünde tuttular. Evleri şen, mutlulukları daim olsun.
“Elveda!” diyoruz İstanbul’a. İstanbul’daki dostlara,canlara... Kısmetse daha sonraki zamanlarda yeniden görüşmek dileğiyle...