4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
936
Okunma
Yarayı kuş gagasıyla kazdım. İlkin lain bir boşluk ürperdi önümde; dişsiz, dipsiz ve gölgesizdi... Acıtarak değil acıyarak ilerledim; bir gözü çukurundan sağdım. Damla damla göründü her şey ve hiçbir şey... Ak’ında sakınılmış körlük gibi belirdim; yürüdüğüm olduğum en güzel hale, karanlığa...
Yarayı üç soy derin kazdım; İzin vermedim kendini unutmasına ve kendine ölmesine. "Doğmadın sen" dedim, inandı. Bir müddet düşünüp "ben doğmadıysam sen kimsin" diye sordu; akıllıca bir soruydu... "Kabuğunum senin" dedim, yüzünü aynadan kopardı...
Gölgesi bir tırnak gibiydi; belirsiz aralıklarla uzuyordu. Kesmiyordu, unutuyordu. Gölgesi de bir müddet kendini dilediği şey sanıyordu. bir keresinde ben sandı; intihardan zor vazgeçirdim... Gölge, burada önemsiz, önemli olan kuş gagasıyla eştiğim yara...
Günlerce uğraştım... Eti eşeledim, kemiği bileyledim, kanı kuruttum... Kalbin battığı yerin eşiğinde buldum onu var eden şeyi... Yani olmamayı...