…
ben sizi sevmeden önce hiçbir şey değildiniz,şimdi çok şey oldunuz. mesela adam!


bu bir ihbardır, kim duyacaksa!


siz bu dünyanın sahibisiniz.ülkelerin,şehirlerin,sokakların.hatta geceleri evliya kabristanı kadar sessiz olan şu sokak lambalarının bile değil mi! kimden aldığınızı hatırlar mısınız bunları? kullanım hakkını nasıl temin ettiniz! yoksa yeryüzünü dikey açıyla bölen kadere inat mı sahip çıktınız bunlara! alamet-i farikasınız siz. isminiz yazıyor değil mi hepsinin üzerinde. made in siz!


hatta aşka bile sahipsiniz değil mi! hani birine ilk kez rastladığınızda o anın tadını çıkarmak yerine onu bir daha göremeyeceğinizin korkusu nöronlarınızı uyandırıp uyardığında selebral kortexin frontal lobundaki miyelin kaplı aksanlar kalbinize ulaştığı durum! ama ,yaradılış özelliği olarak, aşık olduğunuz kişiyi direk sahiplenip aşk bittiğinde çöp tenekesine bırakmalarınıza da sahipsiniz siz.


haydi kendinize bakın aynada.ne kadar büyük olduğunuzu görün.hayır hayır yanınızda duran oyuncak kediye göre değil. mesela kaşlarınızı çattığınızda isterseniz vampir çetesinin peşinden koşan silahının şarjöründe sarımsak dolu kahramana dönüşebileceğinizi gördünüz mü? ya da mezarlıkta dirilen zombilerin karşına bir gece yarısı elinde elma şekeri ile dikilebilecek bir bekçiye! durun uzaklaşmayın hayır,küçülmeyin aynanın karşısında bari. tamam neyse.. haydi pencereden dışarıya bakın biraz! sahip olduklarınızı izleyin.sizin için çalışan dünyayı, ülkeyi,şehri,sokakları..şehrin tavanında asılı kalmış güneş güzel değil mi.şu akşamdan kalma pavarotti gibi ses çıkaran vapur. keyiflisiniz evet! aldığınız nefes bile sizin için çalışıyor. siyah giyimli etçil zebanilerden oluşan çetesi az önce katliam yapmış göbekli mafya babası edasıyla bir kahkaha atar mısınız? evet mi! peki.hayır mı?.peki.


aşk güzel şey,değil mi? birinin gözünde değerli olmak.yüz kaslarının gevşemesine gülümseme diyorsunuz siz,hatırladım. kendinizi aşk hamuruna yoğrulmuş bir şekilde değerli hissettiğinizde yüzünüzün aldığı şekli diyorum evet. kaç kez hissettiniz bunu? bir mi! on mu! yüz belki de! aşkın değeri ne kadar sürer, düşündünüz mü hiç? aşkı elde ettiğinizde mi? hani o insanı elde etmek için gecelerce ne kadar düşünmüştünüz hatırlayın. şeytanın bile isyan ettiği buluşlarınız vardı mesela, sadece onu bir kez öpebilmek için. ve elde ettiğinizde sihri kaçmıştı hani aşkın! belki de atipik şizofreniye yönelip duvarlarda onun gezdiğini gördünüz günlerce! rakı kadehleri...ağlama nöbetleri..ve sonra sizi her zaman anne şefkati ile kucaklayan alış veriş merkezleri..‘ben böyle bir şey yapmam!’ mı dediniz yoksa! polyanna ile karşılaştıysanız itirazım yok buna.ama şu da var ki ; canlılar evreninde duygu manifestosunu eline alıp felsefe yapan,aşkı bulduğunda kendi yeminin üzerine yalan enjekte eden ve o aşkı kaybettiğinde drakula edasıyla sahneye çıkan canlı,insandır!


aşk için her şeyi yapabilirsiniz değil mi! azrail’in arkasından koşanınız var mı mesela? havada uçan uçağı aşkı istiyor diye üfleyerek düşüreniniz! gülümsediğinde ağzı U harfine benzeyen sevgilisi için bir çakala konuşmayı öğreten var mı? ya da balıkların çişini denizden temizleyeniniz? hı? yok mu! ulan bunları sen yaptın mı ki diyeniniz varsa şu söyleyeyim! hani aşk imkansızı başarmaktı? neyse..


aşkı görmemişsin ki sen hiç! dedi biri duydum. bakın gülümsedim ben de.gördünüz mü? ama alınmayın da ‘en güzel aşk henüz yaşanmamış olandır’ felsefesi artık üzerine gökdelen yapılmış şu bahçenin altında. cehenneme bedava ring seferi yapacak olan metronun da yapım çalışmaları hızla sürüyor.

aşk yok mu? var! ne işe yaradığını unuttuğunuz ve adına ‘kalp’ denilen organın içinde!


şimdi içinize bakın biraz da.beni gördünüz mü? evet tam oradayım artık.kalbinizin bir köşesinde. kalbiniz nerede mi? o,içinizi kaplamış olan gri tondaki asfaltın tam altında.!!



küfür ediyorsanız
ben rahatım
rahatsız olmayın..

eyvallah..