3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
748
Okunma
Gerçek anlamda namus nedir diye sorgulayacak olursak, namus kavramının altında yatan gerçeğin vatan ile eşdeğerde, hiç kimse ile paylaşılmayacak bir değerler bütünü olduğunu kavrarız. Namusu, çoluğuna çocuğuna yan bakana dik çakmak olarak bakan anlayış, çağın çok gerisinden bir bakıştır.
Bir toplumda namustan söz edeceksek, verdikleri sözleri tutan tutmayan milletvekillerinden, verdikleri kararlara kendilerinin de saygısı olup olmayan yargıçlara kadar çok geniş bir yelpazede bu konunun irdelenmesi gerekmektedir. Keza yolsuzluk dosyaları için verilen soruşturma önergelerini oy çokluğu ile reddeden bir parlamentonun da namusu tartışma götürür. Son dönemde meclisimizde bu türden reddedilen sayısız önerge mevcuttur.
Toplumun ahlâk bekçiliğine soyunmak, bugün bütünleşmek istediğimiz çağdaş dünyanın kapılarını sorumsuzca kapatmak olacaktır. Özgürlük her şeyin anasıdır. Özgürlüğün olmadığı yerde hiç bir güzellik boy vermez! Bu özgürlükler en temel kişi hak ve özgürlüklerinden, düşünce özgürlüğü seçme ve seçilme özgürlüğü, seyahat etme özgürlüğü, ekonomik özgürlük, maddesel bir değeri olan ve kişiye maddi ve manevi bir doyum sunan özgürlüklerdir ki bunların yok sayılması faşist ve totaliter rejimlere özgü çağ dışı davranış modelleridir.
Hal böyle iken son günlerde toplumun üstüne kilitlendiği gündem’ Kızlı erkekli’ tartışmaları giderek siyasi bir eylem alanına daha çok çekmektedir. Yasa koyucunun, yönetim erkinin bu denli hassasiyet gerektiren konuda daha titiz davranması gerekirken, baskı ve şiddeti protesto eden öğrencilerin, gençlerin üstüne zor kullanarak gitmek, onları namussuzlukla itham eden kamuoyu mesajları vermek son derece çirkin bir ahlâksızlık örneğidir.
Rahmetli annemin sağlığında sık sık örneklediği bir öyküyü buraya taşımanın çok yerinde ve çok önemli olacağını düşünüyorum. Annem ki cahil okuması yazması olmayan ancak okumuşlara taş çıkaracak kadar da namuslu ve titiz, yedi çocuk anası bir Anadolu kadınıydı.
Evli bir çift sık sık kendi aralarında tartışmaktadırlar. Bu tartışmaların boyutu zaman zaman huzursuzluklar yaratacak boyuta varmış olmalı ki sonunda kadın isyan eder ve kendisine sık sık ’ Namusuna sahip ol, yoksa şöyle asarım böyle keserim!’ diyen kocasına şöyle der:
- Herif, sen benim namusumu koruyamazsın. Namusumu korursam ben kendim korurum!
Eğer ben istersem, o işi kafama koyduysam, sen engel olmazsın! Hem de istersem sana uçkurumu kendi elinle çözdürür, yine sana kendi elinle bağlatırım!
Bu sözü anlamazlıktan gelen adam benzeri tavırlarını sürdürür. Bir gün evin hanımı hamur yoğurmaktadır. O esnada sevdiği dostu, kendisi ile kısa bir süre göz göze gelen kadına işaret ederek, evin arkasındaki helanın içine girer ve kadını beklemeye başlar.
Bu sırada kadın;
- Herif yetiiiişşşşş! Çok sıkıştım ellerim hamur, şu uçkurumu bir çözüver!
Evin herifi denileni yapar, aklına da bir şey gelmez, dediklerini çoktan unutmuştur bile!
Evin hanımı tuvalete gider gelir.
- Herif şu uçkurumu bir de bağlayıver, görüyorsun ellerim hamur!
Fazla söze gerek kaldı mı ki? Namusu kimse çığırından çıkartmasın!
Anlayana sivrisinek saz, anlamayan yine kaz, yine kaz!
Şaban AKTAŞ
16.11.2013