5
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1530
Okunma
Severim kurşun kalemi.
Ve hala onunla yazarım aklımdakileri. Oysa çok oldu öğrencilik yılları biteli.
Neden mi severim?
Çünkü onunla sadece yazı yazmazsın, resim çizebilir, çizdiğin resme gölgeler yapabilir, oynayabilirsin gölgelerle, saklanabilirsin o gölgelere dokunuşlarınla.
Silinebilirdir üstelik.
Değiştirebilir, düzeltebilirsin yazdıklarını, çizdiklerini;
İzi kalsa da çizdiğin yerde..
Ki silinebilir olması hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığını anlatır sana, hiçbir şeyin imkansız olmadığını anlatması gibi.
Hatta kırabilirsin kesinleşen hükümlerinde,
Kırdığın yerde iki kalemin olur kullanmak istersen.
Kokusu vardır, dokusu vardır. Kişiliklidir; yumuşağı vardır, serti vardır. Sertine istediğin kadar yüklen, yazmaz istediğin belirginlikte. Yumuşak olana istediğini yaptır işte. İster koyu yaz, ister gölgeli. Dedim ya yumuşak, uysal yani. Ama her türlü nazlanmaz yazmıyorum diye, tutukluk yapmaz. Ama kırılgandır. Üstüne çok gidilmez.
Bittiğini görürsün. Alıştırır, hazırlar seni bittiğine, yani ayrılığa, yeniye...
Sesi vardır mesela. En sessizlikte duyarsın sesini, nefesini...Duymak istersen konuşur seninle fısıldaşarak.
Resmiyeti yoktur kurşun kalemin Başkasına duyuracaklarını yazmak için koyarsın onu bir kenara.
Utanırsın sanki onun kulağına fısıldadıklarını başkaları da duyacak diye.
Eksilen, tükenen bir şeydir kurşun kalem.
Silsen de izi kalan bir şeydir gezindiği yerlerde.
Hayat gibi,
Aşk gibi,
Ben gibi,
Sen gibi....