2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1072
Okunma
Kilometre, metre, santimetre, milimetre… bir arabamız olduğunda kilometrelerce yol alırız. Arabamızla yol sürebildiğimiz kadar depomuz benzin harcar. Metrelerce yol yürümeye acizliğimizden efor kaybetmeye kadar varırsak; vücudumuzun spora ihtiyacının olduğunu bile unutacağız belki. Santimetreden, santimetreye yama dikmek, su içtiğimiz bardağı yıkamak yerine, yıkamadan bulaşık yaratmak… bazılarımız acizliğimizden, milimetrik düşünme payına bile anlam katmadan; kilometrelerce, metrelerce, santimetrelerce doğru bir işe adım atamıyoruz. Fakat tam tersine bayağı bir adımlar atıyoruz, duymazlıktan gelebildiğimiz işlere kadar.
Biliyoruz; ekolojik dengemiz için neyin doğru, neyin yanlış olduğunu. Fakat neden çaba göstermiyor, düşünmüyoruz? Ömrümüz mü tükenmiş, ölümlü mü dünya, ölümlüyse neden yaşıyor ve vurdumduymazlık yaşatıyoruz… Bir lisan bir insan ise, itiyatında elbet yeteri kadar görüş, zevk, tasarruf ve ortalama değer yargısı vardır. Bu itiyatın ecdadında olduğu kimse insanoğludur. Azla yetinebilecek kadar, karşımızdaki kimseye de pay bırakabilir. Fakat birazda görmezlikten gelecek kadar körde davranabilir. Böylece nüfus yoğunluğunun, dünya kalabalığının olduğu bir yerde çoğu kimseler için;
İnsana yeterli gelen şeyler için insanlara yetersiz, görgü şekli, yanlış tercih, israf ve bunlar içinde başlangıcın sona ermesine göz yummak… Oysa bilmediğimiz şeyler için kendimizi daha fazla yoruyoruz. Bu yorgunluğun kirli bardağı yerinden kaldırıp yıkayamama vs. bahanelerini karşılıyor. Hayatın işvelerine kapılarak bir misil ileriyi görmeden, zorluğu aşmadan cayıyoruz. Kilometrelerce, metrelerce, santimetrelerce aciz düşüyoruz işlerimizden. Milimetrik düşünme payına bile anlam katamamaya, bu konumuzun ana başlığını dile getirmez mi?
16.04.2008
23:16
Bahadır Doğru