Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Selahattin YETGİN
Selahattin YETGİN

Acılar Atlasında Kaybolduk

Yorum

Acılar Atlasında Kaybolduk

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

622

Okunma

Acılar Atlasında Kaybolduk

Acılar Atlasında Kaybolduk


Kollarını benden ayıran coşkun ırmaklar gibi, aktıkça büyüyeceksin sen de
Bundan böyle senin için, kutsal yüreğin için yetişecek menekşeler bahçemde
Serüvenleri bitince anlatılan, toprağa karışınca söylenen ağıtlar derledim sana
Doğum günümüzün saatleri ayrılığa kuruluymuş, tek isteğim mutlu ol, ağlama

Sözcük krallığımın tahtına çağırmıştım seni. Bilmediğin, tahmin bile etmediğin yoksul topraklarıma şölen dilemiştim seni severek. Bana evliyalar şehrini anlatacak, yangınlarımı söndüremeyen Ak denizim olacaktın. Karınca kolonilerime ana kraliçe atayacaktım seni. Bir mevsim yeliyle gelip, aynı mevsimin göçüyle esmeyecektin. Depremlerinin yerle bir ettiği bu sevda kentinde, sensizliğin kılıçlarına atmayacaktın beni. Bin bir yerinden parçalı bu bedeni toprağa koymadan gitmeyecektin.

Çoğalmıştı yaşam ve toprak, gülen denizlerimde seni sevince. Yüreğim büyüsün diye seni sevmelerin ölümsüzlüğüne prangalamıştım bu bedeni. Beni çepeçevre saran tüm duvarları yıkıp, ruhumuzdaki tüm tabuları da birlikte parçalamıştık. Sana baktıkça kocaman bir göl gibi açılıyordu gözelerim, küçük bir yağmur birikintisiyken, karışıyordum büyüyerek en derin okyanuslarına.

Yapışıp yelelerine doru bir kısrağın, gün ışığına mahmuz sürüşlerle, dörtnala bir sevdaya koştum gecelerce. Dudağımın ucundaki tüm gülücüklere şaşkın buseler sürüyor, içimin çöllerini kızıl ormanlarla gürleştiriyordun. Her gün batımında soyunup, her şafakta derin uykuların kucağına atıyorduk kendimizi. Muştulu bir bahardı beklediğimiz, demirden kelebekler besliyorduk gönül kafesimizde. Tutukluyduk oysa, sevdikçe birbirimizde içimizde canlar bileniyor, açlığımızın duvarlarını göğsümüzle yıkmaya çalışıyorduk.

İçimizdeki en büyük özlemleri doğurma adına, her sevişimizde birbirimizi, her özleyişimizde bedenlerimizi, yanaklarımızın güneş yanıklarını okşuyorduk solgun ellerimizle. Aşktan umut beklediğimiz postacıları bekliyorduk kendimizden habersiz. Düşler ülkesinin krallıklarında kuru çiçekleri yaşatmaya çalışıyor, ellerimizdeki sıcaklık da olmasa, gizli gizli yazdığımız mektupları okuyacak güç de bulamıyorduk.

Biliyorduk ki, yaşadığımız aşk ne zümrütten ışıltılar, ne de kahramanlarını yaşatmayan eşsiz bir portreyi yansıtıyordu. İsimsiz ırmakların geride bıraktığı kumullarda yürümek istiyorduk, ama bizden önce bu yolda yürümüşlerin izlerine basmadan da edemiyorduk. Molasını istemediğimiz, dinlencenin bizden her şeyi alacağı bu uzun yolculukta yürüdükçe kırılıyor, kırıldıkça da kendimizi görüyorduk aşkın sarı sularında.

Oysa ki, yalnızlık damlıyordu hüznün musluklarından. Umut yolculuğuna çıktığımız, dirençlerin kolundan yapışmayı unuttuğumuz tüm tarifsizliklerin dokunulmazlığında, sevmelerin kentlerine de alınmıyorduk artık. Dokundukça ellerime durağanlaşıyor, öfkelendikçe yüreğime suçlanıyordum bin bir kırıklıkla. Ölümleri çağırıyorduk gizli gizli küskün gecelerde, unuttuğumuz günaydınlar adına. Sevdamız menekşe kuytularına gizlenmiş, ceset yalnızlığımızı hırçınlığımıza emziriyorduk.

Hiçbiri kendimize benzemeyen bahanesiz yalnızlığımızın çevirmesiz anlatımlarında, hayallerimiz de kopuyordu bizden. Saklandığımız bütün çizgilerde yansımamıza sövüyor, sıkıştırıldığımız karelerde kendimizi görüyorduk. Güneş denizlerin üzerine her düştüğünde yaprak yaprak uçuşarak ayrılıkların kentinde birbirimizi bulamıyorduk. Çok sözler biriktirmiştik birbirimiz için. Çok acının masum dirençlerine katlanmış, sözcük krallığımızı her şeye karşın ayakta tutmuştuk.

Siyah bir gecedeydi birbirimize vuruluşumuz. Açık unuttuğumuz pencerelerden içimize girmiş, can çekişen iki yüreğin sevdasını değiş tokuş ederek yedeğimizdeki son umudu da kullanmayı seçmiştik. Ne rüzgarın, ne de yıldızların suçu yoktu oysa. Sevinçlerimiz, mutluluklarımız dolunayı kıskandırsın diye dalmıştık birbirimizin içine. Bir masal ülkesine çağrılarak en doyumsuz sevdaları yaşadık birlikte. Şölen bitince unutulduk, ayrılığın kollarına atıldık ve anıların kentinde kendimizi bulduk. Kanasa da yüreğimiz, paralansa da bedenimiz yaşadığımız bu öyküyü unutamayız gülüm. Biliyorum ki, bu sevda denizlerinde kutlanacaktır nice nice doğum günün.

Selahattin YETGİN

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Acılar atlasında kaybolduk Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Acılar atlasında kaybolduk yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Acılar Atlasında Kaybolduk yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Salih Ataseven
Salih Ataseven, @salihataseven
1.10.2013 18:05:32
bin yıllarca anlatılmakta olması bilinmemesinden/yaşanmadığından değil elbette....tebrikler/selam ve saygılar(fon müziğinizin bulutları kelimelerinizin damlalarıyla beşinci mevsimi yaşatır olmuş).
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL