2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
790
Okunma
ŞİİRİMİN HİKÂYESİ
Yirmi dört yıllık evliydik.Görücü usulüyle evlendiğimiz halde birbirimizle hiç bir problemimiz olmamıştı.Çok kısa zamanda birbirimize deliler gibi aşık olmuştuk.Cemiyet içinde,evde,mutfakta ve yatakta çok güzel anlaşıyorduk.
Tek maaşla geçiniyorduk.
Her türlü doğum kontrolü yaptığımız halde altı çocuğumuz olmuştu.
Tedbirlere rağmen o minicik ihtimaller gerçekleşmiş ve hamile kalmaları önleyememiştik.
Başkaları böyle durumlarda kürtaş yaptırıyordu.
Biz buna cesaret edemedik.Önceleri iki olsun ne yapalım,kısmet dedik.Üç oldu, dört oldu,hayırlısı olsun dedik.Sonrakilerde ise ipin ucu kaçtı nasılsa ha dört, ha beş ne fark eder,diye düşündük.
Biz yine kendi evladımıza kıymayalım evlat katili olmayalım dedik.Rızkı veren Allahtır.
Gebeliğin biri ikiz oldu.Onu da kabullendik.Kadere atfettik.
Sonuç; biri düşük yapmak suretiyle dokuz çocuğumuz olmuştu ve altısı yaşıyordu.
Öğretmenliğe devam ederken ek işler yapmaya başlamıştım.
Yaz tatillerinde işporta yaptım,örgü makinesiyle ısmarlama triko yaptım,bakkal dükkanı çalıştırdım,atölye ile piyasaya triko yaptım,basit bir makine icat ettim, Türkiye çapında bayiler oluşturup sattım,yazarkasa tencere sattım,marketik sistemlerde pazarlama yaptım,tarım işçiliği yaptım,yaptım yaptım…söz uzamasın.
Türkiy’enin sık sık gelen krizlerine tam dokuz işyeri kurban ettim.
Her seferinde hayal kırıklarından ve iflaslardan psikologlara gerek görmeden kendi kendimi tedavi ederek çıktım.
İnançlıydım,duadan ve Allaha güvenden vazgeçmedim.
Eşim rahmetli altı çocuğa bakarken zorlandığı yetmemiş gibi ek işlerime de yardımcı oluyordu.
Ancak bir gün hiçbir sebep yokken,aniden rahatsızlandı.
Uzun yıllar boyu ne olduğunu bilemediler.Ölüm korkusu yaşıyordu.Eli ayağı çözülüyor yataklar düşüyordu.Psikolojik deyip geçtiler.Çünkü o zamanların imkanlarıyla fiziksek bir sebep bulamadılar.Görünürde çok sağlıklıydı.
Verdikleri antidepresanlar uzun süreli uyku ve benzeri yan etkiler yapıyordu.
İşlerimiz aksıyor,benim yüküm gittikçe artıyordu.
Tahammül sınırlarını aşan yoğunluğuma ilave olarak,hastabakıcı ve ev kadını konuma da düşmüştüm.Çocuklar ya dersleri nedeniyle ya da beceremeyecek kadar küçük oldukları için yardımcı olamıyorlardı.
Ne yapalım,kader diyor sabrediyordum.
Birbirimizi kırmamak için ikimiz de özen gösteriyorduk.On yedi yıllık hastalık döneminden sonra beyinde avrenizma olduğunu öğrendik.
Beyin damarlarından biri balon yapmıştı ve patlamak üzereydi.
Emar cihazı sayesinde teşhis konabildi.
Bu anlattığım günlerin ardından o damarın ameliyatında kendisini maalesef kaybettik.Altı çocukla dul kalmıştım.
Sadece birini evlendirmiştim.En küçükleri on bir yaşında iken küçük kıyameti yaşadım.Bu ayrı bir konu.
Mademki şiirin hikayesi diye başladık,devam etmeliyiz.Esas konumuza dönmeliyiz.Bir sayın şair arkadaşın ısrarıyla bu konuyu genişleterek anlatıyorum.
Bütün bu zorluklarımıza rağmen birbirimize karşı saygımızı yitirmemek için hep özen gösterdik.
Bu arada kardeşlerimizden zorda kalanlara da yetişmeye çalışıyorduk.
Hem maddi hem manevi desteğimiz devamlıydı.Bizi sanki bizim problemlerimiz değil de yakın çevremizin beklentileri daha çok yoruyordu.
İkimizde çalışkandık.Gelecek korkusu nedeniyle çok çalışıyor tasarruflu yaşıyorduk.Her zaman elimizde beş on kuruşumuz bulunuyordu.Kardeşler sıfırı çekince ya borç veriyor ya da hibe yardımlarda bulunuyorduk.
Bütün bu problemler nedeniyle ve çocuklar yüzünden sık sık tartışırdık.Sanki sorun çözmek isterken zeka yarıştırırdık.
Birbirimizi eleştirirdik ama kırmazdık.
Yatak odamıza geçtiğimizde sorunları dışarıda bırakırdık.
Yorgunluğun dışında bizi birbirimizle ilgilenmekten hiçbir şeye alıkoyamazdı.
Şimdi nedenini unuttuğum bir tartışmaya girdik yine.
Büyük aile sorunlarından bir sorun olduğunu hatırlıyorum. Henüz çocuklar yatmamıştı ve hatun daha önceden birşeylere kızmış olmalı ki saldırıları problemden çok bana yönelikti.İş çığırından çıkmıştı.
Ağır bir eleştiri yapmıştı.Bana göre haksızdı.Kırılmıştım.Tam ben de onu kırmak üzereydim ki evi terkettim.
La havle çektim.Nereye diye bağırdı,arkamdan.Kaçma diyordu,sanki.
Ama ben onu kırmamak için kaçmak istiyordum.
Halbuki öfkem beynimin içinde ona olan gücenmişliklerimi şimşek hızıyla dilime gönderiyordu.Söyle diyordu.
Hakketmedi mi.
Bugün seni böylesine pervasızca kırarken söylemeyeceksin de ne zaman söyleyeceksin.
Kalbim ise kıran olma.Kırılan ol ama kıran olma.Kendi kendini tamir edebilirsin ama o nu nasıl tamir edeceksin.
O biraz sonra yatağına girip koynuna sokulacağın,nefsini teskin edeceğin kadının.Kaderin o senin.Geçmişin ve geleceğin diyordu.
Hızla merdivenleri indim.Gerçekten kaçıyordum.Arkamdan şeytanın teşvişine gelip daha ağır bir söz söylemesine fırsat vermek istemiyordum.
Sokakta yağmur çiselediğini gördüm.Ahmak ıslatan vardı.
Yürürken ’Ne zaman varmak istesem ya kırgınsın ya dargınsın.ne zaman sarmak istesem ya hastasın ya yorgunsun.’’......ard arda gelen mısralar.Hiç böyle bir şiir yazmamıştım.Sanki birileri yazdırıyordu.Vahiygibi dedim kendi kendime. Daha yüz metre gitmeden şiir tamamlandı.
Hemen geri döndüm.
Koşar adım merdivenleri tırmandım.
İçeri girer girmez< niye geldin> dedi.
Kavgaya devam etmek istiyordu.
Hemen bana bir kağıt kalem getir, dedim.
Kesin emir cümlesinden anladı.İtirazsız dediğimi yaptı.Hemen kanepeye yaslanıp yazmaya başladım.Tepeme dikildi.Çabuk ayrıl başımdan ,sonra okursun dedim.
Aşağıdaki şiiri bir çırpıda kağıda geçirdim.
Bir iki sigara içtim ve yatak odasına gittim.
Bitti mi dedi.
Bitti dedim.
Kalktı gidip şiiri okudu,geldi.
Çok güzel olmuş dedi.
Ama lütfen bunu çocuklara gösterme ve yayınlama.Daha önce yazdıklarımda hep aşkımızı ve ilişkimizin güzel yanlarını yazmıştım.Kavgalarımız o güne kadar böylesine şiire konu olmamıştı.
Olmaz dedim.
Bu senin ve benim şiirim değil.
Bu;Havva ile Ademin şiiri.
UMARIM PİŞMANSINDIR
Ne zaman varmak istesem,
Ya küskünsün, ya dargınsın.
Ne zaman sarmak istesem,
Ya hastasın, ya yorgunsun
.
Üzgün olsam, dem arasam.
Yalnız kalsam, cem arasam,
Susuz yansam, nem arasam,
Ya kurusun, ya solgunsun.
Daim hamsın, hiç ermedin,
Çok/ çok aldın, hiç vermedin,
Gönül bahçeme girmedin,
Cennet yolunda durgunsun.
Göz yaşını silen benim,
Suyun aşın veren benim.
Mahremine giren benim,
Hak öderken hep vurgunsun.
Ne menemsin anlamadım,
Bir dostsun bir düşmansındır,
Bir kez daha kırıp döktün,
Umarım çok pişmansındır.
Ilgın-1994