12
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2428
Okunma
RÜYA
Başını,iri ellerinin arasına aldı.Dirseklerini masaya dayadı.Öne doğru eğildi. Öylece kalakaldı.
Olup bitenleri kafasında harmanladı,defalarca sağa sola gezdirdi.Sağa aldı,sola yığdı...Olmadı or-
tada topladı,tekrar dağıttı.Al takke,ver külah! Uğraştı,iteledi,eşeledi... I-ıh! İşin içinden bir türlü
çıkamıyordu. Gerçi şundan bundan ufak tefek alacağı da vardı.Onları alt alta sıraladı,topladı,böl-
dü,çarptı ve çıkardı... Tutmuyor , tutmuyor ,tutmuyordu! Önceki yılın veresiye defterini bir daha bir
daha gözden geçirdi.Alacak verecek bir türlü denk düşmüyordu.Bu hiç iyi değildi.
--Çözeceğim,çözmem gerek, hele bi’ yarın olsun ,hele bi’ yarın olsun bakalım.
Ertesi günün ortasında ancak uyanabildi; çünkü gece boyunca uyuyamamıştı.Sabaha karşı da-
lınca kalkması da gün ortasını buldu. Gözlerini ovuşturarak mutfağa geçti. Emektar çaydanlığı
ocağa koydu. Demliğe iki yemek kaşığı dolusu Rize çayından koydu.Çok severdi Rize çayını.
Orta boy tepsiye : İnce belli kristal çay bardağını, gümüş çay kaşığını,içinde bir iki tane kesme şeker
kalmış kristal şekerliği,gevreklerini,Zara balını ve yanına manda kaymağını özenle yerleştirdi.
Kahvaltı masasını pencereden gelen ışığa göre ayarladı. Gıcır gıcır gıcırdayan sandalyesine yüzü iyi-
ce eskimiş yün minderini koydu. "Eskimiş, bunun yüzü iyice eskimiş; ama şimdi minderin yüzünü dü-
şünmenin sırası değil. Şimdi şu karışık alacak verecek hesabını halletmeK gerek."
Çalışma masasından , küçük hesap makinesini,iyice küçülmüş kurşun kalemini ve müsvedde
kağıtlarını aldı. Altı klasörden oluşan evrakları da kahvaltı masasına getirdi.Bu arada çay demlen-
mişti. İnce belli kristal çay bardağına çayı doldurdu,hem de dudak payı bırakarak.Kahvaltı masası-
na yerleşti.Bir taraftan atıştırıyor,bir taraftan da klasördeki evrakları inceliyordu.
Bu arada iki küçük pille çalışan el radyosunu da açmıştı. Kulağına ve gönlüne hoş gelen bir ezgi çalı-
yordu küçük el radyosunda. Ama o bu hoşluğu pek tadamıyordu sanki... Aklı fikri hep şu alacak
verecek hesabındaydı.
Bir eliyle galetayı ince belli kristal çay bardağına daldırıyor,öteki eliyle hesap makinesini kullanıyordu.
Klasörlerden birini alıyor,ötekini bırakıyordu. Bir ara klasörlerden birini biraz dikkatsizce çekiverdi.
Klasör,nihalenin üzerinde duran çaydanlığı devirdi. Devrilen çaydanlık, sağ dizinin üzerine düştü.
Çaydanlıktaki kaynar su dizine döküldü. "Yandım anam!" diyerek yerinden fırladı.
Gözlerini ovuşturuyordu. Ter içinde kalmıştı. "Allah kahretsin! yine o rüyayı gördüm işte!
Kabus bu,kabus!