Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat

ANNA...5

Yorum

ANNA...5

15

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

1210

Okunma

Okuduğunuz yazı 5.8.2013 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
ANNA...5

ANNA...5

ANNA...5
O gün, Anna için şüphesiz sevimsizlik elbisesine bürünmüştü yağmur, gökler karabulutlara teslimdi kaderi gibi.
En derin susmalarında idi saatler, alıp gitmişti başını bilinmezliklere zaman...
Hayaller, hülyalar, ümitler, çoktan sırra kadem basmıştı, çirkefliliğinin en çirkinini sergiliyordu hayat bir tenha köşesinde şehrin.
Bir genç yürek ağlıyordu çaresiz, bir zalim, tüm tebessümlerine el koymuştu hayatın, sevimsizce taşırıyordu dudaklarından.
Bir hazin bitiş miydi yaşanan, bir genç insanın darağacımıydı kurulan, köhnemişliğin ayak sesleri miydi duyulan?

Her şey bitmişti nerede ise, av avcının kucağına düşmüştü ki; beklene mucize gerçekleşiverdi.
Tanrı, bir kez daha zamana dur dedi, bir kez daha kaderi kendince belirledi.
Bu hazin hikaye burada bitmeyecekti, hayata ümitle bakan bu fakir ama temiz yürekli genç kızın hayalleri , kör kuyularda gömülü kalmayacaktı.
Ayakta duracak hali kalmayan genç kız, nerede ise masaya yığılmak üzere idi ve şef, ümitle, sabırla, kendinden emin bir şekilde kaçınılmaz sonu bekliyordu.
Dudaklarında çirkin gülücükler saklanmıştı, gözlerinde şehvet bakışlarının en acımasızı gezinmekte idi.
İnsan oğlunun giyinebileceği en sevimsiz kostüme ruhunu bürümüş, aklını olabileceğin en kötüsü fikirlerle tepeleme doldurmuş, hayvani içgüdülerinin kucağına kendini teslim etmiş, çirkin arzularına erişebilmek için harekete geçmişti ki; Anna’nın, bir an önce açılması için içinden dualar ettiği oda kapısı bir den açılıverdi.
Gelen anneannesiydi.

Anna, gözlerine inanamadı, yerinden zorlukla kalkarak, anneannesinin boynuna hıçkırıklar içinde sarıldı.
Yaşlı kadın, yavrusunu olanca sıcaklığı ile kucaklarken, karşısındaki şaşkın şaşkın bakan adama keskin bir bakış fırlattı.
Rusça öfkeli bir kaç cümle sarf etti ve torununa destek vererek, geldiği kapıdan ağır ağır çıkıp gittiler.
Şef, arkalarından şaşkın şaşkın bakmaya devam ediyor, kendi kendine talihine söğüyor, öfkeler kusuyordu.
Böyle bir taze avı, hayatı boyunca bir daha tuzağına düşüremeyeceğini tahmin ediyordu belkide.
Öfke krizleri arasında bir sigara daha yaktı, kadehin dibinde kalan son yudum içkiyi de başına dikti.

Ev sahibimiz olan yaşlı Gürcü kadın, aynı zamanda bazı ufak tefek hizmetlerimizi de görüyordu. Her gün kirlilerimizi toplar, yıkar-ütüler, yatağımızın üzerine bırakırdı.
O gün de kirlileri toplamak için eve uğramış, durumun vahametini görmüştü.
Aana’nın durumunun çok iyi olmadığını fark etmiş, bizim şefin de sağlam pabuç olmadığını o da çok iyi bildiği için, alel acele çok yakın arkadaş olduğu Anna’nın anneannesine haber vermişti.
Kızı tarlada olduğu için kendisi, ihtiyar hali ile olabildiğince çabuk, yağmura, çamura aldırmadan torununu kurtarmaya koşmuştu.
Yaşlı kadının çabaları boşa çıkmamış, genç bir hayat, belki de sonu belli olmayan bir bataklığa yuvarlanmaktan kurtulmuştu.

O günden sonra Anna, bir daha işe gelmedi. Ailece, fakir kalmayı iffetsizliğe tercih ettiler.
Olayı öğrenince nasıl üzüldük anlatamam.
İçimden bir ses, o gün bırak işi, çek git Türkiye’ye dedi ama, patronlarım o kadar iyi insanlar idiler ki, işlerini yarım bırakmak onlara ihanet olur diye düşündüm, ayrılamadım.
Şantiye şefinin de istikbali çok uzun olmadı zaten bu olaydan sonra. Orada 15 gün daha çalışabildi, sonra geri çağrıldı. Böylece Gürrcistan ondan kurtulmuş oldu.
hayatımda bir çok insanla tanıştım, çalıştım, yaşadım. Sadece ama sadece bu iş arkadaşımdan neferet etmişimdir.
Kavgalarımız olmadı mı? Olmuştur elbet başka iş yerlerinde. Ama sonunda muhakkak insanların gönlünü bir şekilde alarak terk etmişizdir ekmek yediğimiz yerleri.
Bu kısacık hayatta, birileri ile dargın yaşamak, arkanda adınızı sevimsizliklerle anan insanlar bırakmak kötü şeydir diye düşünmüşüzdür her zaman.

Sıcak bir Ağustos günü akşam üzeri idi. İş arkadaşlarımla yine yürüyerek eve dönüyorduk.
Poti’nin büyükçe bir meydanı ve ortasında, elindeki kılıcı göklere doğru uzatan genç bir kadın heykeli vardır.
Gerçekten çok güzel bir sanat eseridir. Ne zaman yolumuz oradan geçse, duraklar, uzun uzun seyrederdim bu heykeli.
Oldukça büyük bir kaidenin üzerine oturtulmuştur, bu nedenle yerden yüksekliği epeyce fazladır.
Heykelin yanı başında da oldukça güzel bir çeşme vardı. Bronzdan yapılmış büyük musluklarından akan su gerçekten lezzetliydi.
Her zaman yaptığım gibi, o gün de bir kaç yudum su içebilmek için çeşmeye yöneldim.
Elindeki kapları su doldurmakla meşgul olan genç bir bayanın işini bitirmesini sabırla bekliyordum ki, adımla bana seslenmesi ile irkildim.
Çeşmeden su alan genç bayan Anna idi. Beni görünce, güzel gülüşünü dudaklarına, sevimli bakışlarını da gözlerine yerleştiriverdi hemencecik.
- Nasılsın Anna?
- İyiyim!...Teşekkür ederim!...Siz nasılsınız?...
- iyiyiz biz de!...Bildiğin gibi işte, devam ediyoruz işe!...Ne yapıyorsun sen burada?
-Çeşmeden su alıyorum?
- Neden? Sizin evde su yok mu?
- Yok maalesef!...
- Nasıl yani? Siz bu çeşmeden taşıma su ile mi yaşıyorsunuz?
- Evet!...
- Ama herkesin evinde su var, sizinkinde neden yok?
Bu sorunun karşısında, dudaklarındaki tebessümün yerini bir üzüntü ve çaresizlik ifadesi aldı.
Evleri çeşmeye yakın bir yerde ve üçüncü katta idi. parasızlıktan, evlerinin hemen önünden geçen belediye suyundan bir boru hattını evlerine çekememiş fukaralar.
Orada, o tarihlerde her şey rüşvet ile halledildiği ve bu gariplerin de rüşvete güçleri yetmediği için, bir türlü suyu evlerine getirememişler.
Zavallı Anna. Günde o çeşmeye kim bilir kaç sefer yapıyordu.
Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen o, hayatından çok memnun olmasa da, hayallerini hala muhafaza edebildiği için mutluydu.

2002 yılının Ağustos ayının son günleri gelmiş, Poti’de yapacağım iş bitmişti.
Yine sıcak bir günün sabahında eşyalarımı topladım, ev sahibimiz olan yaşlı gürcü nineme doyasıya sarıldım, iş yerimdeki arkadaşlarım ve işçilerim ile vedalaştım, şoförümüz Mahlaz ile Batum’a doğru yola çıktım.
Şehrin meydanından geçerken gözüm çeşmeye takıldı yine. Genç kızlar, su kaplarını doldurmakla meşguldüler yine ama, aralarında Anna yoktu.

Poti Batum arası bir saate yakın sürüyor. Sulak ovayı geçtikten sonra, çay bahçeleri ve bambu kamışları ile kaplı bir sarp dağ yamacından tırmanıyor, daracık ve virajlı yolları takiple tekrar kıyıya, Batum’un doğusuna iniyorsunuz.
Çay bahçeleri dedik de, aklıma gelmişken ona da değinelim burada.
çay bitkisini biliyorsunuz biz, bu yörede gördükten sonra Rize’de yetiştirmeye başladık.
Ama, şimdi Gürcistan’daki çay bahçeleri, bizimkilere nazaran çok daha bakımsız.

Batum-Sarp arası ise 20 km civarında. Yollar kötü ama, dönüş yolculuğu olduğu için, bir kaç soluk almada bitiyor sanki yol.
Bu arada, Batum’un batı mahallelerine geldiğinizde, Türk telefon yayınlarını alabiliyorsunuz.
Telefonda Turkcell’i okumak, inanın insana büyük zevk veiyor.

Sınır kapısına varmamız çok zaman almadı. Çokça giriş-çıkış yaptığım için, yolunu yordamını iyi biliyorum ve işlerimi bu nedenle çabuk halledebildim.
Mahlaz ile vedalaştım, elimde valizim, akılmda bu değişik ülkede yaşadıklarım, yavaş yavaş yürüyerek Türk tarafına geçtim.
Önce güler yüzlü, temiz giyimli gümrük memurlarının hoş geldin selamı ile karşılaştım. Gülümseyerek, sevgi ile karşılık verdim ve polis nokrasına yöneldim.
İşlerim diğer tarafa nazaran çok kısa bir zaman diliminde halledildi. Kimsecikler yoktu saten. Tenha bir kapı idi sarp.

Tüm işlemlerimin tamamlanması ardından, gümrük sahası çıkışında beni beklemekte olan ailemin sevinç çığlıkları arasında, bir buçuk yaşına gelen ve henüz babasını tanımayan oğluma hızlı adımlarla yürüdüm.
Aklımın bir köşesinde hala, o bronz ve büyük musluktan su doldurmakta olan, sevimli, güler yüzlü, açık gri gözlü, temiz yürekli Anna vardı.(Bitti)
B.T.H. 05.08.2013 Trabzon

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Anna...5 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Anna...5 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ANNA...5 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
nitemtran
nitemtran, @nitemtran
1.2.2014 17:43:54
Öykünüzün özenle seçilmiş sözcükleri yeteneğinizle sıcak, akıcı cümlelere evrilip içimize ılgın ılgın akarken pek de uzak olmadığımız, içimizi kaplayan,hüzünle öykünün sonuna geldik. Devam etseydi, devam ederdik gecenin geç vakitlerine sürse de...
Seval Doğan
Seval Doğan, @seval-dogan
20.9.2013 13:56:15
Önce Anna' okudum ve sonra sağ elimi göğsümün üzerine koyup gözlerimi yumdum ve şunları söyledim.

Tanrım hala iyi insanlar var ve bunun için sana minnettarım.

Çok güzeldi.Kutluyorum saygılarım ile.
Sev_tap
Sev_tap, @sev-tap
6.8.2013 21:00:36
hikayenin mutlu sonla bitmesine çok sevindim...

ve sayenizde oraları görmeden, görmüş kadar olduk...

tasvirleriniz çok iyi, insanın önünde bir resim gibi canlanıveriyor her şey...

bence yazmaya hep devam etmelisiniz...

içten tebrik, sevgi ve saygılarımla...
((Eftelya))
((Eftelya)), @--eftelya--
6.8.2013 15:56:42
Ha maşallah...

Buda güzeldi şairim...

İyisin... Başarılarının devamıyla...

E F T E L Y A...
(Akdenizi cebinde taşıyan kız... )
glenay
glenay, @glenay
6.8.2013 13:57:31
Hüzünlenerek okudum. Ülkemizdeki Anna'ları düşünerek.

tebrikler,

selâmlarımla..
_hiç kimse
_hiç kimse, @hic-kimse3
6.8.2013 10:17:25
Etkilendim..
Hissedememek ne mümkün.
Tebrik ederim sevgli hem şehrim..
Güne de ancak bu yakışırdı.

Sevgilerimle..
Nurefşan.
Nurefşan., @nurefsan-
6.8.2013 09:35:02
ve kalem yazdı...

bu seriyi okumayı seviyorum dün parça parça okudum... güne gelmeside güzeldi..hak ediyor..

saygılarımla
KUVVA
KUVVA, @ferhatkeremgil-
6.8.2013 02:37:57
Yazar o kadar samimi ve gerçekçi ki metnin türünün öykü mü,deneme mi,yoksa günce mi olup olmadığının farkına varamadık.Klasik öyküde "kızın" kurtarılma sahnesi en sona saklanırdı, ama "bir tutam hayat" rumuzlu arkadaşımızı etkileyen, kızın kurtarıldığı sahneden ziyade, Anna'daki melankolik güzellik ya da yazarın ona duyduğu babacan yakınlık, olay sıralamasını göz ardı etmesine sebep olmuş.

Edebiyatın sorunsallarından biridir:Kurgu mu , gerçek hikâye mi daha önemli?Galiba kurgu, okuru daha çok etkiliyor,esasında gerçeğin etkilemesi gerekir.Öyle olmuyor, çünkü yazar, hatta şair eserinde varsayılan bir hayatı kaleme alırken ister istemez bir öz eleştiri yapıyor,metne bir okur gibi dışarıdan bakabiliyor, oysa başından geçen hikâyeleri anlatırken gerçeğe sadık kalma adına artistik söylemden, imgelerden uzak duruyor.

Bu arkadaşımızın bu güzel anısı bizi oldukça etkiledi.Çünkü metin artistik bir üslupla değilse bile yürekten damıtılan sevgi ve saygı damlalarıyla kaleme alınmış.

Kutlayrum,
Var ol uşak da...:))

Mehmet Binboğa. tarafından 8/6/2013 2:59:41 AM zamanında düzenlenmiştir.
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
6.8.2013 00:55:58
Ohh be
Şükür; )

Iyi bayramlar dilerim.
Ve tebrik ederim.
ironi
ironi, @ersinbasegmez
6.8.2013 00:02:16
10 puan verdi
valla ben de öyle fotoğraf koysam
benim yazı da günün yazısı seçilir.

haksızlık bu der

günün yazısını
ve
yazarını kutlarım

en çok da ANNA'ın hakkıydı
Şirin Kelebek
Şirin Kelebek, @sirinkelebek
5.8.2013 23:14:02
10 puan verdi
E dedim size..

Hayatta karşılıksız, iyi niyetli insanları bekleyen öyle de bir iyi niyet yok diye de...
karamsar baktığımı söylediniz.
Olur mu
Gerçekler kara
ben (m)sa(r)nmakla yetiniyorum ve hep haklı çıkıyorum

Anneanneler hep sıcacıktır.

Siz sıcak bir ağustos gecesinde yine Anna'yı yazmışssınız.
Ben ise bir sonraki şiirimde bir Haziran gecesinde Havin'e sesleniyorum
Bu kadar derin değil, kısacık cümleler ile.

Ve bitti demek
Üzüldüm..

Ama bir çocuk babasını tanıdı bu öykü bitince, değil mi.
Bu arada iyi yolculuklar dileyemedik; bari hoşgeldinizi ihmal etmeyelim.



Hoşgeldiniz bir tutam hayat.


Tebriklerimle.
Bedevi_
Bedevi_, @bedevi-
5.8.2013 16:43:48
Her ayrılık, ayrı bir hüzün taşır, ülkenden ayrılır uzaklara gidersin, günlerce sabahları içinde tarifsiz bir sıkıntıyla uyanırsın sonra oraya alışmaya başlar, çevreyi, insanları, gelenekleri öğrenir benimser sempati duyarsın ve gün gelir oradan ayrıldığında da üzülürsün.. Gurbetçilik zordur mevkin-makamın ne olursa olsun her seferinde mutlaka içinden parçalar kopar gider..

Selam ve Sevgiler uzaklara..
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
5.8.2013 12:54:46
kaleminiz daim olsun..inşallah...sevgilerimle..
Gül ESEN
Gül ESEN, @gulesensancar
5.8.2013 12:45:50
offfffffff be dedim..Rabbim ne büyük..hızırı olmuş anneannesi..ve Allah, diğer mazlumlara da yardım etsin..ne hayat :((...böylesi insanların katli gerekir diye düşünüyorum..

Türkiyede de yaşanan bunun gibi her türlü vakalarda da hukuk çok perişan bir tutum sergilemekte ve inançını kaybettirmekte. Ruhsal bozukluğu boyutu ile karar verme aşamasıyla haraket etmekte...Bu nasıl bir yasadır anlıyamadım, izahı olmuyor izanım almıyor..Bazen düşünüyorum..bu tür olaylara yol açmak için mi bu yasalar meclisten geçer veya bu yasaları çıkaran kişiler mi bu şerefsizliğe meyimli olan kişiler ..Gün geçtikçe artan cinsel istismarlar yüzümüzü kızartmakta ..Her ne kadar eğitim şart denilse de nefsin eğitilmesi çok zordur, Allah korkusu olmuyanda .. Ve şeref denilen şey sadece vicdanı olanın omuzlarındadır..


Rabbim anna ve anna gibilerine yar ve yardımcı olsun..Ve hayatına kattığınız güzellik içinde sizin yolunuz her daim güzellikler içinde açık olsun..saygılarımla..
ironi
ironi, @ersinbasegmez
5.8.2013 12:22:53
10 puan verdi
Çeşmeden su alan genç bayan Anna idi. Beni görünce, güzel gülüşünü dudaklarına, sevimli bakışlarını da gözlerine yerleştiriverdi hemencecik.


şu cümle belki de hayatın özeti.

ben on günden önce yazmazsınız diye düşünürken yazı sayfama düşünce sevindim.

O şefi merak ediyordum
Anna'yı.

Ama bir şey soracağım?

Acaba şefin yanındaki Anna değil de sizin odaları temizleyen yaşlı teyze olsaydı
ve
şef O'na içirseydi içkileri acaba o kadar ilgi çekici olur muydu yazı?

Bunlar insan psikolojisinin söylenmesi istenmeyen yönleri
der
mübarek ramazan günü fazla derinliklere girmeden
yorumumu bitirirken

şimdiden ramazan bayramınızı kutlar
tekrar
yavru vatana
pardon
ana vatana hoş geldiniz derim

tebrik ve saygılarımla

bu seriyi gerçekten çok beğendiğimi tekrar belirteyim.

ersinbaşeğmez tarafından 8/5/2013 12:25:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL