Merhaba güzel gözlüm;

Bu günlerde göğsümdeki kuşlar küçücükler.Bir o kadar da sabırsız...Kanatları gökyüzüne aşık her zamanki gibi.Ben ise Santor gibiyim yine.Masum bir kedi gibi kıvrılıp bir köşeye yatmak isteyen kadını kucaklıyor dörtnala koşmak isteyen panter.Onlar birbirlerinden asla vazgeçemiyor.

Bu gün göl kenarına gittim.Suya baktım uzun uzun.Sonra adını bir dilek gibi fırlatıp attım en derin yerine gitsin diye.Dalgalar büyüdüler içimdeki hezeyanlar gibi.Gölün rengini griden maviye çeviriverdi adın.Bembeyaz kuğularla ördekler yüzüyordu nazlı ve zarif.Aklıma yine ellerin geldi bu zerafet karşısında.Ve dilin...Sadece konuşmak için değil,ruhu okşamak için de var dilin.Kaç kişi bilir bunu?

Göle gözlerimi bıraktım gözlerinle öpüşsünler diye.Yol kenarındaki yaseminler kokularıyla çağlarken anılarım beynimde raksetti.Uzun uzun öpüşmek gibiydi sohbet seninle.İki ruhun örtüşüp yılanlar gibi sarıldığını gördüm ben.Sonra Eros’un ağladığını gördüm.Onu da gördüm,şaşırma.Bir kapı kilidine bakıp sevgilisi için ağlayan kadınlar da var bu dünyada sevgilim.Mesajlaştığımız tüm eski telefonlarımı topluyorum birer birer verdiğim yerlerden.Belki de aptalca bir şey bu.Ama o telefonlar senin gözlerini taşıyorlar sanki sırtlarında.Bana bakan gözlerini elbette.

Bu gün yine zambak kokulu duş jelimi kullandım.Her seferinde olduğu gibi yüzün canlandı gözlerimde.Kapatıp gözlerini,koklamanı havayı ve anlamaya çalışmanı görmek istedim.Çiçek kokularını çok seversin sen de benim gibi.Bütün çiçekleri karıştırırdım bulamaman için.Sen tahminler ederdin melek gibi.

Duydun mu bilmiyorum;artık güneş doğmuyor.Hiç sabah olmuyor şehrimizde.Geceler aysız.Ay ıslak ve küskün gölgesini alıp gitti bir gece yarısı.Gönlüm güneş ışıklarını kucaklayamayacak kadar yorgun.Göğsümdeki kuşlar körlemecesine uçuyorlar son hızla.Sivri dilli ifadelere daha bir yakınım.Daha bir saldırganım Zeyna gibi.Kuşandım tüm savaş malzemelerimi,bekliyorum.

Martılarım bebekler gibi mahzun.Onları sevip okşamak lazım.Oysa ben en çok seni sevmek ,okşamak istiyorum.Kedime sarılıyorum senin yerine.Kokluyorum taze zambaklar gibi kokan vücudunu.Tıpkı senin gibi masum ve sıcak bedenine yaslıyorum başımı.Özlüyorum.Çok özlüyorum.Bir hırsız gibi özlüyorum.Karşında siyah giysileriyle acar bir hırsız gibi dikilmek için bekliyorum.

Günah mısın?Hayır!Hiç bir lügat seni günah olarak açıklayamaz.Hiç bir lügatta dilinin lezzeti yasaklanamaz.Sen en güzel portakal çiçeklerinin hülyalı kokularıyla yıkanmışken karşımda,hiç bir svaş aramıza mesafeler koyamaz.

Yıllar benden seni çaldığında zanneder misin ki unutacağım her şeyi?Göğsümün içindeki yaraya merhem olacak zaman?Olmayacak.Kuşlarım saldıracak rüyalarına.Martılarım kokumuzu değiştirecek.Bütün kediler gözlerinde gözlerimizi taşıyacaklar.Yaseminler anılarımızda naif şimşeklerle parlayacak.

Çok dua ettim ben seni unutmak için.Dualarım kabul edilmedi.Şimdi özgürce özlüyorum sevgilim seni.Sevgilim,ah sevgilim...