Şu an önümde olanları anlatmak istiyorum. Sadece bir kamera gibi izlerken önümü sadece gördüklerimi anlatayım istiyorum.

Yer: Türkiye, Ankara, Maltepe. Bir parktayım, önümde okumam gereken notlarla dolu bir dosya olduğu halde bunları yazıyorum. Bu parkın kenarındaki bir bankta oturuyorum. Önümde biraz sağ tarafta, rengarenk bir kaydırak, tam önümde salıncakları olmayan bir salıncak çerçevesi, onun biraz ilerisinde mavi bir tahterevalli. Boş salıncağın çerçevesi kırmızı. Sol tarafta mavi bir salıncak çerçevesi ve iki tane salıncak...

İçlerinde salıncakların, pembe pembe giymiş iki kız çocuğu sallanıyorlar. babaanneleri ya da anneanneleri olduğunu tahmin ettiğim bir teyze sallıyor onları.

Az önce o iki pembeli çocuk, mavi tahterevallideydiler. Birisi biraz daha büyükçe diğerinden. Neşeli görünüyorlar üçü de. Torunlarının neşesinden nemalanıyor gibi geliyor teyze bana.

5 dakika öncesine kadar genç bir anne ve çok küçük, son derece tatlı ve hareketli bir çocuk,4-5 yaşlarında, da burada, bu parktaydılar. Genç anne sarışın ve bakımlıydı. Çocuğuyla çocuklaşmaya sonuna kadar karar vermiş gibi görünüyordu upuzun şişme gibi görünen paltovari gocuğunun içinde.

Ne kadar da güneşli olsa da hava bu mart günü, temkinli olmak istiyordu galiba. O genç sarışın annenin annesi de buradaydı. İki yetişkin, çocuğun bulduğu 50 cm yüksekten yere atlama oyununu oynuyorlardı. Çocuğun neşesiyle neşeleniyorlardı. Çocuk diğer oyuncak aletlere aldırmadan, kendi bulduğu oyunu oynuyordu anne ve anneannesiyle birlikte. Atlıyordu önce o, sonra annesi... Bir kez de anneannesi atlamıştı hatta. Şimdi onlar yoklar bu parkta, onlar az önce gittiler.

Bir de güvercinler var etrafımda gezinen. Hiç korkmuyorlar benden. Belki de sadece elimin çalışıyor olmasından dolayıdır. Ve önümde açık dosyamın üzerinde bu deftere, yani dosyamı bir masa görevinde kullanarak bu anı kaydetmeye çalışıyorum. Sol tarafta, A4 kağıdı büyüklüğünde bir resim var dosyamın...

Bu resmi dosyamı her açtığımda görmek için oraya yerleştirdim. Bu resmin baş rolünde de bir çocuk var.lacivert-bordulu bir gocuklu, açık yeşil pantolun... Tıpkı bu parktaki çocukların yaşlarında. O da çok tatlı.

Çocuğun giydiği gocuktan ve zeminde kar vb. olmamasından mevsimin de benzer bir mevsim olduğunu tahmin ediyorum. Bu resmin çekildiği yer konusunda ise emin değilim. Aslında şüphe götürmeyen bazı noktalar da yok değil hani!

Yukarıdaki bir parçası resmin bir köşesinden görünen gökyüzünden anlıyorum ki bu resim, ya da bu kare "Dünya"dan bir yerden alınmış. Dünyada olmasının dışında coğrafi olarak yer konusunda pek bir tahmin yapamıyorum. Ama ekonomik problemleri olduğu kesin bu ülkenin. Fakat birkaç noktaya daha parmak basabilirim galiba.

O bahsettiğim, lacivert-bordulu gocuklu,açık yeşik pantolontu ve kirlenmiş eski spor ayakkabılı tatlı çocuğun, sağ şakağından vurulmuş ve yerde kanlar içinde yattığından anlıyoruz ki, ya bir iç, Ya da bir ülkeler arası bir savaş yaşayan bir ülke burası.

Tatlı çocuğun cesedinin arka planında duran tankın üzerinde yazan UN yazısından ve korkudan ödleri patlayacak raddeye gelmiş iki polis memurundan anlıyoruz ki, muhterem Birleşmiş Milletlerimiz oraya ve olaya el atmış.

Şimdi, bir karşılaştırma yapmak ve bir soru sormak istiyorum:

Karşılaştırmam, Ankara-Maltepe’deki bir parkta oynayan küçük çocuğun, annesine oyun yapmak için koşup 20 metre falan uzaklaştığında, genç annenin yavrusuna bakışını, o bakışlardaki temkini, ve bir tür korkuyu, çocuğundan gözlerini ayırmamasını; ve dosyamdaki resimdeki yerde cansız yatan çocuğun bir metre yakınındaki (belki asker) polis memurlarının, yerde kanlar üstünde yatmakta olan çocuğu kaldırma ihtiyacı hissetmemelerini ve bu durumu çok da normal bir şeymiş gibi görüyor gibi bir tavır içinde bulunmalarını ele alıp, yerde cansız yatan çocuğun farklılıkları konusunda olacak.

Sorum da şu olacak: özellikle de çocuğun şakağından, belki de ağzından çıktığı anlaşılan ve yere yayılıp 50-70 cm karelik bir kırmızı alan oluşturan kıpkırmızı kana da bakınca soruyorum, Dünya denen bir gezegende, o yerde cansız yatan lacivert-bordo gocuklu çocuğun fotoğrafta bulunduğu ülkede çocuk olmak için nasıl bir suç işlemiştir ve Türkiye’de Dünya’ya gelmek hakkı elinden nasıl alınmıştır?


Bu nasıl adalet diyeceğim, evet, bu nasıl adalet!?


Fakat bir nokta var ki, suç Yaratıcı’da değil; dünyayı ve özellikle de dünyanın belli yerlerini kana bulayan sonra da oraya ve olaya el atan "insan"lardadır.