9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
4125
Okunma


BULUTLARIN ÜSTÜNDE
Fırtına başlar akmaya Kaçkardan Karadenize doğru.
Hiç de saklı değildir. Aksine görün beni dercesine en yücelere kurulmuştur. Uzaklardan bakarsınız da sanırsınız ki ulaşılmaz. Duyarsınız da sanırsınız ki hayal. Görürsünüz de resimlerden sanırsınız ki montaj. Gelin görün derim ben size.
Yolların iyi ki gitmediği yerler vardır. İyi ki teknoloji ulaşmamıştır oralara. Ulaşılan her güzellik değerini yitirir çünkü, hırpalanır, kirletilir, cehenneme çevrilir.
Sahil yolundan Çamlıhemşin yoluna sapın hele. Yanınızdan Fırtına akar, yazları sakin, baharda hırçın bir çocuk gibi. Yeşili yara yara, kendi yatağını kendi çizer. Bir yanınız dağ, bir yanınız Fırtına önünüz Kaçkarlar, hedefiniz zirveyse yola devam. Başınızı camdan çıkartıp serin dağ havasıyla sarhoş olun. Orman güllerini koklayın yol boyu.Sarı pembe ballı çiçek. Kalın yaprakların korumaya aldığı nazenin çiçek.
Her virajda başka bir sürpriz vardır. Fırtına hep mihmandar. Çay bahçeleri, fındıklıklar, ormanlıklar kopkoyu yeşil. Sanırsınız ki kaybolduk. Toprağın utangaç olduğu yerlerdir buralar. Göremezsiniz. Taşlar bile yeşildir buralarda yosun yastıklar halinde. Yamaçlara saklanmış evler görürsünüz yarım yamalak, yıldızlar gibi tek tek. Dolmataşlı, ahşap evler. Ve serenderler, çivisiz temelsiz, geçmeli, işlemeli, özgün mimari. Her şeye hazırlıklı olun.
Bence ağzınız kulaklarınıza hep yakın, gözleriniz daha büyük açılacaktır; her şeyi görmeye çalışacak fakat çok şey kaçıracaksınız. Yeniden gelmeyi isteyeceksiniz.
Kaçkarlara yaklaştıkça küçük ağaçların yerini ladinlere bırakır. Göğe dokunan, siyaha yakın renkleriyle dağların kara büyüsüdürler. Gözünüzü alamazsınız. Uzayın kara delikleri gibi kaybolursunuz içlerinde. Dik yamaçlardan aşağı gelin duvağı gibi süzülen şelaleler... Sanırsınız ki sonsuza akar... Hepsi ayrı bir enstruman halinde çağıldar. Fırtınada orkestra olur ’Mevsimler’ i dinlersiniz. Sizi tekrar çağıran ses biraz da bu sestir.
Ve yollar biter.
Ve evler biter.
Ve çamlar biter.
Ve Fırtına diner.
Ve bulutların üstündesiniz...
Kışın soğuğuna dayanamayan, çatlayıp parçalanmış taşlar, rengarenk çiçekler, otlar... Ve göller. Kaçkar’ların yeşil gözleri... Ve buzdan tünellerden gelen köpük köpük kaynak sular... Doruklarında her zaman kar olan dağlar.Bastığınız bu topraklar tertemiz, içtiğiniz bu su buz gibi. İçtikçe kanamazsınız. Tadına doyamazsınız. Sis inmeye görsün, adım atamazsınız. Ben sis deyim siz bulut. Ürperirsiniz. İçinde olduğunuz buluttan. Üç boyut yoktur burda, tek bulut vardır. Derin sesler ve derin sessizler...
Bir parmak anzer balı tattırdım ben size. Tadı damağında kalanlar, kara kovan yaylalarda... Tulum eşliğinde özgürlük, horonlar da... Bu yaza dair neydiyse planınız değiştirin. Tulum sizi çağırıyor! Çıktığınız en dolu yolculuk bu olacak. Geri dönerken, karelere sığdıramayacağınız kadar çok anınız olacak. Eminim, geride kalmış gözlerinizden kaçmış her görüntü, ses, renk size açık davetiyedir.