Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
iveysi
iveysi

merhamet

Yorum

merhamet

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

691

Okunma

merhamet

“Karanlık. Hiçbir şey görmüyorum. Neden kan var ellerimde? Bu acı yetmez mi? Bu azap. Vicdan sesi ağlayan bebek hiç susmaz mı? Tanrım! Bağışla beni. Ama bu ışık. Evet, ışık. Göremiyorum, ama hissediyorum. Oradasınız. Biliyorum. Tanrım, sen misin? Beni bağışla, Merhamet.”
“Kendine gel. Biz Tanrı değiliz.”
“O zaman kimsiniz? Neredeyim? Ne kadar zamandır buradayım?”
“Bizi göremezsin. Her atomunda hissedeceğin şekilde sana sesleniriz biz. Zaman yoktur burada. Sadece suç ve ceza vardır. Hayatın arka yüzüdür burası. Tersyüz edilmiş deri hali. Dünyanın tamamlandığı yerdesin.”
“Ama ben suçlarımın cezasını çektim. Dünyada bir ömür hapis yattım.”
“İnsan, aklında yarattığı zamanda sınırlıdır. Burada zamansızlık vardır. Şimdi sorularımıza cevap ver.”
“Sizi dinliyorum.”
“2006 yılında genç bir kadın öldürdün. Suçunu kabul ediyor musun?”
“Evet, ediyorum.”
“Kurbanı alın.”
“Yo. Onu görmek istemiyorum. Bu acıya dayanamam.”
“Burada görmen ve işitmen senin iraden dışındadır.”
“Sen kızım, 2006 yılında seni öldüren bu adamı teşhis ediyor musun?”
“Evet. Hayatımı çalan, beni ailemden, sevgilimden ayıran bu kötü adamı hiç unutmadım. Ona sadece bir soru sormak istiyorum.”
“Lütfen sorun.”
“Neden? Neden yaptın bunu? Neden hayatımı benden çaldın? Beni soğuk kaldırımda boğazımdan akan kan ile boğulurken nasıl bırakıp gittin?”
“Soruya cevap verin.”
“Üzgünüm. Çok üzgünüm. Para içindi. Sadece para. Beni bağışlayın.”
“Para için mi beni kestin? Yirmibeş yaşımda, umutlarım vardı. Bir aile kurmak, mutlu olmak istiyordum. Çocuklarım olucaktı…”
“Üzgünüm, beni affedin. Çok pişmanım, çok, çok…”
“Artık gidebilirsin kızım.”
“Çok pişman olduğumu söyledim. Lütfen bu azap artık bitsin.”
“Azap hiç başlamadı. Burada bitecek azap yoktur. Sınırlı bir ödül de yoktur. Sıradaki kurbanı alın.”
“Sen kızım, anlat. Sana kıyan bu adamı teşhis ediyor musun?”
“Dün gibi hatırlıyorum. Geceyarısı evime gidiyordum, bir şey çarptı bana. Çalılara düştüm. Üzerimdeydi. Gözlerini hatırlıyorum. Kan dolu gözleri, sonra boynumda büyük elleri daraldı. Yüzüme bakıyordu. Nefesi yüzümdeydi, ben boğulurken, moraran tenimle, gözbebeklerim içeri çekilirken, beni ölürken sadece izledi. Sonra çantamı aldı ve yürüyerek uzaklaştı.”
“O bir sokak kadınıydı. Para karşılığı erkeklerle yatıyordu.”
“Buradaki suç insan canını almaktır. Öldürdüğün insanın kim olduğu, cinsiyeti, yaşı, mesleği önemli değildir. Gidebilirsin kızım.”
“Daha ne kadar sürecek bu acı? Tanrım, beni duymuyor musun? Kimin Tanrı’sısın? Benim değil mi? Yardım et bana! Bağışlanmayı diliyorum senden…”
“Teşevvüş halindesin. Kendine gel. İki cinayet işledin. İki masum kadını katlettin. Bu suçları kabul ediyor musun?”
“Ediyorum, teslim olmaktan başka çarem kaldı mı? Dünyada kanundan kaçabiliyordum. Ama ya şimdi? Ölünce insan kaçıcak bir yer olmadığını anlıyor. Ne aptalmışım. Daha ne kadar karşı koyabilirim? Bu olacakları önceden bilseydim asla kötülükleri yapmazdım.”
“Bunlar dünyada size bildirildi. Bütün insanlığa bildirildi. Gökler yaratıldığında, yeryüzü soğutulduğunda, ilk insan ete büründüğünde, ve akıl geliştiğinde, size bilidirildi.”
“Bağışlanmayı diliyorum. Asırlardır buradayım. Ne olur artık bu yargılamalar bitsin. Cezamı çekmek istiyorum. Cezamı çekmek istiyorum. Tanrım, duymuyor musun beni? Neredesin?”
“Burada bağışlanma yoktur. Suçlarını kabullenme ve yaptıklarını anlama vardır. Bu sana asırlar süren bir azap gibi gelebilir. Cezanın ne olduğu ve ne kadar uzun süreceği bizim bilgimiz dışındadır. Şu an yolun başındasın. Tekamül sürecinde ilerlemeye devam edeceksin. İlerisi için bilmen gerekenler şimdilik bu kadar. İşlediğin diğer suçları düşünmen ve onları kabullenmen için seni acılarınla bırakıyoruz.”
“Lütfen gimeyin. Işığımı almayın! Biraz ışık istiyorum. Karanlık kuyudayım sanki. Ellerim duvar arıyor, ayaklarım yer istiyor. Havada asılı ve çaresizim. Neredeyim ben? Bu acı nerede başlıyor. Başı sonu var mı? İşte yine kan, kan kokusu. Ağzım yok ama tat alıyorum. Kulaklarım yok ama ölüleri duyuyorum. Mekansızlık ve zamansızlık beni delirtiyor. Bana zaman ve mekan ver Tanrım. Ve Merhamet et… Merhamet… Merhamet… Merhamet… Merhamet......”



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Merhamet Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Merhamet yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
merhamet yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL