Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Yakamozmavisi
Yakamozmavisi

Geceyi Aya, Günü Güneşe Seriyorum.

Yorum

Geceyi Aya, Günü Güneşe Seriyorum.

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

906

Okunma

Geceyi Aya, Günü Güneşe Seriyorum.

Geceyi Aya, Günü Güneşe Seriyorum.

Ağlara takılmış onlarca balık sıçrayıp duruyor ekranda. Nefes almak ne kadar önemli değil mi. Balıkçı ağlara asıldıkça son nefesini veriyor balıklar. Birazdan tezgâha çıkacaklar. Bağıracak satıcılar.

-Canlı canlı bunlar.

Küçük balık, büyük balık, küçüğü yutan en büyük balık aynı ağda. Ağa takılan her balık, balıkçıya rızık. Tüm bu çırpınış, bu çaba ne için? Son bir nefes almak için mi çırpınıyor balıklar. Yoksa artık nefes alamadıkları için mi? Birazdan ölecek oldukları için mi bu çırpıntı. Bakınca manzaraya diyorum ki yaşamak bu olmalı. Alacağın son nefes bile olsa, bir kaç saniye daha yaşamak için çırpınmak en güzeli. Değil mi ki her yolu kadere kıvrılıyor çıktığımız bu yolculuğun.

Bugünlerde kelimeler tıpkı ağa takılmış balıklar gibi çabalıyor. Ne yazsam olmuyor. Ne yazsam konuşmuş olacağım. Oysaki susmak istiyorum. Her mektup bir sesleniş uzaktan uzağa. Kalemin kâğıtla buluşması, karanlıklar içinde yürüyen yalnız insanın fısıltılı seslenişi. Yürüyerek aşamadığın mesafeleri kelimelerle aşma telaşı. Geceler boyu içimde bir kara tren şehir şehir geziyor. Issız garlardan, kimsesiz yolcuları birer birer toplayıp getiriyor. Unutuyorum o an kendimi. Kurgusuz, kuralsız dilimin ucuna gelenleri yazmaya başlıyorum. Her harf bir ses versin canlansın istiyorum. Yeter ki ses olsun, razıyım fısıltı olsun. Ben karanlıktan değil sessizlikten korkuyorum. Bu yüzden içimdeki çocuk bıkmadan usanmadan konuşuyor.


Büyümek nedir? Ne zaman büyür insan? Kendi kararlarını kendin almaya başladığın zaman mı? Oynadığımız oyunun son repliğini yazmayı bir türlü başaramamışken, içindeki haylaz çocuğun keyfiyetine teslim olmamı bekliyorsun benden. Gıyabımda alınmış, tebliği hiç yapılmamış ayrılık kararının tarafımdan kabulünü beklerken hiç düşündün mü? Aldığın kararın elimi kolumu bağlayan bir mahkûmiyet olduğunu.

Diyordun ki,

-Bir hata yaparsam, önce kendimi cezalandırırım.

Cevap ver o zaman.

-Susarak aldığın bu ayrılık kararı kimi cezalandırmak için?

Günlerdir tedirgin bir şekilde tek kelime etmeden düşünüyorum. Sen sustun diye, susmalı mıyım? Oysaki susmak benim için fasit bir dairenin içinde dönüp durmak. Susmak hapsolduğum labirentin bir çıkış yolu olmadığına inanmak.

Ve diyordun ki,

-Sen o şehri hiç terk edemeyeceksin. Hiç bir yere gidemeyeceksin. Yapamazsın, yaşayamazsın uzaklarda.

Ama bil ki yanılıyorsun. Kalemini eline alan her yazar kelimeler eşliğinde en uzağa kanat açmış, yola çıkmış demektir. Yazan için her şiir, her öykü hatta her cümle bir yolculuktur. Ne kadar uzağa gittiğinin, hangi uzağı yakın ettiğinin, yolu tüketip, tüketmediğinin ne önemi var?

"Kanatlı göçer" demişti bir şair. Evet demiştim içimden. Evet. Bence tüm yazarlar kanatlı göçer. Yüreğine aşk konan insan hiç yere konmaz. Özgürlüğe açılmış kanatlarıdır kalemleri. Mevlana’nın dediği gibi pergelin bir ayağını yüreğindeki aşka sabitleyip, diğeriyle dünyayı dolaşırlar.

Zaman denen kambur büyücü mutluluğun yokuş aşağı hızla yuvarlanan bir çember olduğunu öğretti bana. Bir an ruhunda geziniyor ama hiç düzde yakalamıyor insanı. O zaman kovalamak, hatta onu geçmek gerek diye düşündüm. Kambur büyücünün nefesinden öteye geçebilmek için sesi gür, kendi gürbüz kalemkâr çocuklar büyüttüm içimde. Korkunun sıradağlarını aşabilmek miydi hüner? Annemin kırk yamalı bohçasından çıkardım en güzel motifleri. Hayat yaşanılası ve güzel diyerek kaderin azmiyle yarıştırdım duygularımı.

Yazdıkça aklanıyor muyum? Yazdıkça suçlanıyor muyum bilmeden yüreğimde kurduğum panayırda ip cambazı oluyorum. Beni ben suçluyor, beni ben aklıyorum. Kalemimden dökülen ne varsa yürüdüğüm ipin üstüne mandallıyorum. Bekleyecek sabrım yok. Bekleyecek vaktim yok. Zaman denen kambur büyücü gün sayıyor peşimde. Bekleyişlerin içinde anlıyorum onun yürüdüğüm ipi boynuma dolamaya hazır bir cellât olduğunu.

Zaman denen kambur büyücü süpürüp bir günü, uzatıyor yine de her gün ellerini. Yeni bir sayfa veriyor bana. Yeni bir gün, yeni bir umut. Adı sabah. Geceyi aya, günü güneşe seriyorum. Yüreğime okyanuslar yüklüyorum. Gecelere ışık oluyor kalemim. Günün ak sayfasına kara kalem notlar düşüyorum. Yazdığım her sayfanın kenar süsü oluyor yakana iliştirdiğim papatyalar, yıldızlar. Bazı sabah annem gibi bir süğüm ip arıyorum günü yamamak için. Bazı sabah annemin çiçekli basma minderine benzesin diye bahar dalları çiziyorum güne. Bazı günleri annemin oyaladığı sevda mendili gibi koklayıp saklıyorum sinemde. Sapanım hazır, çakıl taşlarım cebimde çünkü kulak veriyorum bir şaire.

Bir çocuk kalkabilir ancak duvarları yıkmaya
Güvenerek küçücük ceplerindeki kocaman çakıl taşlarına
C.Hakkı Zariç

”kanatlı göçer” Şair Sn. Uranus

8 Mart 2013 – Zeynep Özmen

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Geceyi aya, günü güneşe seriyorum. Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Geceyi aya, günü güneşe seriyorum. yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Geceyi Aya, Günü Güneşe Seriyorum. yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
mehmetmacit
mehmetmacit, @mehmetmacit
23.3.2013 07:22:05
güzel yazılara hasret kalmıştım.döndüm ve yeniden okumaya başladım.okudukça kendimden bir şeyler buldum.tebrikler zeynep hanım.
İçimizde her zaman bir çocuk saklıdır.ama büyüklerin ve aşkların azabında hep mahzun kalır.
Yakamozmavisi
Yakamozmavisi, @yakamozmavisi
8.3.2013 00:35:53


Yakamozmavisi tarafından 3/8/2013 12:36:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
ALPEREN OZAN
ALPEREN OZAN, @alperenozan
8.3.2013 00:19:04
Günlerdir tedirgin bir şekilde tek kelime etmeden düşünüyorum. Sen sustun diye, susmalı mıyım? Oysaki susmak benim için fasit bir dairenin içinde dönüp durmak. Susmak hapsolduğum labirentin bir çıkış yolu olmadığına inanmak


...

susmak, en çoağladığımız an

susmak, şiire en yakın olduğumuz an

ve çocukça koşmalar hiç bitmesin şair...

kutlarım

harikasınız
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL