6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
931
Okunma
Suçluyorum sizi!
Bana böyle öğretmediniz hayatı.
Ne çok severdim sizi!
Küçücük yüreğimle.
Sevmeyi öğretmiştiniz çünkü.
‘Ölüme gidin sevginiz için, saklamayın! Utanmayın sevmekten! Kuşları, çiçekleri, hayatı, ailenizi, sevginizi sevin.’derdiniz.
Ama; yalanmış sevgiler bunu öğretmediniz bana.
‘Dostluk’ derdiniz ‘her şeye bedel, bir dostunuz oldu mu hayatta sırtınız yere gelmez çocuklar!’
Oysa ki sırtım yere çoktan alıştı.
Ya ben öğrenemedim dostluğu ya da sırtım yeri pek bir sevdi.
Ne olursa olsun dimdik yürümeyi, başımı hiç eğmemeyi sizden öğrendim ben.
Siz demez miydiniz hep: ‘Namerde boyun eğmeyin, kaypak olmayın hayatta, hakkınızı yerde bırakmayın, çalışın, didinin, uğraşın ve adam olun!’
Nasıl bir şeydi sahi adam olmak?
Bunu niye öğretmediniz?
Ya da neden öğrettiklerinizden farklı?
Adamdan sayılıyor şimdi burada rüşveti yiyen, el ayak öpen, başını eğen…
’Savaşmayın, savaş kötüdür, küçücük bebeler suçsuz yere ölür!’
Bebeler yaşama merhaba diyemeden gider olmuşlar…
Doğrularımı şaşırttınız bana.
Sizin öğrettiğiniz doğrular çok farklıydı oysa.
Suçluyorum sizi.
Bana böyle öğretmediniz hayatı!
‘Türküleri sevin!’ derdiniz, ‘onlar kalpten gelir.
Bir dile döküldü mü hayatı anlatır.’
Hep sevdim türküleri.
Bu yüzden elimden düşürmedim hiç sazımı.
Ama bu da yalanmış, bunu da yanlış öğretmişsiniz.
Arkadaşların arasında pop müzik, rak müzik diye bir şey var. Pek bir cahilim bu konuda.
Sayenizde!
Türkü dedim mi ben. Hangi çağda yaşadığımı sorgular oldular.
Neyi doğru öğrettiniz bana?
Hayat dediğiniz şey, neden farklı çıktı karşıma?
Suçluyorum sizi!
Bana böyle öğretmediniz hayatı!
Oysa, oysa ne çok severdim sizi…
Küçücük yüreğimle!