Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
perihan reyhan ALKAN
perihan reyhan ALKAN

LÜTFEN SİZ DE ERTELEMEYİN!!!

Yorum

LÜTFEN SİZ DE ERTELEMEYİN!!!

8

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1256

Okunma

Okuduğunuz yazı 3.3.2013 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
LÜTFEN SİZ DE ERTELEMEYİN!!!

LÜTFEN SİZ DE ERTELEMEYİN!!!

Tetkiklerim bitti, raporları götürdüm doktoruma, şükür iyiydi sonuç ve 6 ay sonra bir daha yapılması gerekiyordu yine de… Ama olsundu, şimdilik bir sorun yoktu ya, buna da şükür…

Doktorum 45 yaşındaymış, konu gereği açıkladı… Sağlık üzerine konuşma bitince, biraz sohbet olanağımız olmuştu çünkü.

Nereden nasıl gelinmişti o konuya, şimdi hatırlayamadım ama emeklilikti konuştuğumuz. “Biz nerede, göremeyiz emeklilik falan, mümkün değil, hele de şimdiden sonra, siz ne kadar şanslısınız, erken yaşta emekli olmuşsunuz, tadını çıkartın, yaşayın doyasıya, hastalığı falan da dert etmeyin, iyisiniz maşallah” dedi…

“Görürsünüz inşallah, zaman en hızlı mefhum, bir bakmışsınız dün mesleğe başlamış gibi, hayretle sorarsınız kendinize, ne zaman doktor oldum da, onca çalışıp emekli oldum” diye…

Sonra sağlık politikalarından, çalışma şartlarının zorluğu ve kendisinin meslek aşkıyla mesai saatlerine asla riayet etmeyip gece yarılarına kadar bile olsa, mesai bitti diyerek çekip gitmemesinden ve de bundan haz aldığından… Derken günümüz ülkesinin hal-i ahvalinden bahsettik, şikâyetlendik karşılıklı…

“Dert etmeyin, kısmetten ziyade olmaz” dedim. Kendimi örnekledim: 20’li yaşlardayken çıkan bir yasayla, 42 yaşında emekli olabilecektim, oysaki o n 38 yaşında emekli olunabiliyordu. Bir üzüldüm, bir üzüldüm ki sormayın, 4 yıl, koskoca 4 yıl daha fazladan nasıl çalışırdım?! Sonra aklıma, işe girmek için yaşımı büyüttüğüm geldi, nasıl sevindim anlatamam, beni etkilemeyecekti bu durum. Sonrasında, o da değişti… Şimdi gülüyorum o halime, üzüntüm de, sevincim de nasıl da boşunaymış… 20 yıl çalışıp emekli olamayacağım diye üzülürken, tekrar o şansı yakalamama rağmen, bir on yıl daha çalıştım, seve isteye 30 yılı tamamladım… Üniversiteyi başka ilde okuyan oğlum, olmuyor, yapamıyorum burada tek başıma, emekli ol da yanıma gel demeseydi, hâlâ da çalışıyor olacaktım belki de…

O nedenle de hep derim: Konu her ne olursa olsun, her zaman üzülmek için de, sevinmek için de çok erken!.. Hele de uzun uzadıya, varılıp varılamayacağını bilmediğimiz günler adına plan yapmak, sevinmek ya da üzülmek için de öyle…

Hele de şimdilerde, yarın için bile plan yapmaz oldum. Bilmiyorum ki yarın ne getirecek? Sabah kalktığımda kendimi nasıl hissedeceğim, halim olacak mı o bir gün önce hayalini kurduğum ya da planını yaptığımı gerçekleştirmeye. O nedenle salımına bıraktım hayatı; gün ne getirirse, rüzgarı ne yöne eserse o tarafa yol alıyorum ya da oturuyorum oturduğum yerde!..

Çok gençsiniz henüz, karamsarlığa kapılmak için çok erken, gün ola harman ola, dilerim gelecek güzel şeyler hazırlıyordur siz henüz çalışanlara da…

Ama naçizane bir önerim olacak size; Bu denli de kaptırmayın kendinizi işinize, hiçbir şeyi, ama hiçbir şeyi ertelemeyin, hele de gerçekleştirmek istediğiniz mesleğiniz dışındakileri. Yaşadığı hayal kırıklığı büyük olabiliyor insanın çünkü. Öyle çok şeyi erteledim ki emekliliğe, öylesine planladım ki tek tek sıralayarak… Yığınlarla doküman vardı elimde, dosyalar dolusu taslaklar ileride yazmak, yayınlamak üzere… Kumaşlarım, yünlerim, diğer ipliklerim, hepsi ayrı ayrı tasarlanıp gerekleştirilecek… Boyalarım, boncuklarım, taşlarım, kilimlerim, çanak çömlek ve küpler… Danteller… Örgüler… Ne de çok tasarım vardı kafamın içinde…

En önemlisi de, zamanla sınırlamaksızın, işe dönme kaygısı olmaksızın, gezip tozacaktım ama öncelikle de Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu… Hep ertelemiştim çünkü ve gidip görmeyi çok istiyordum… Lakin sevinemedim emekliliğime; bakın yapışıverdi bu lanet yakama ve tek gezi güzergâhım hastaneler oldu. Diğer tasarladıklarımdan ise, sadece yazılarımı biraz biraz hayata geçirebiliyorum zaman kaldıkça. Gezilere ise takatim yok. Burnumun dibindeki sahile gidebilip de bir fincan kahve içebildiğim gün, kendimi yeryüzünün en bahtiyarı sayıyorum. Aman Doktor Bey, sakın ha sakın ertelemeyin hiçbir şeyi emekliliğe, yaşayın, hemen anında, bu gün, canınız istediği anda… Yaratın, ne yapın edin fırsat yaratın ve yapın…

O da bana teselliyle önerilerde bulundu, “Az kaldı, hele şu ilaç bitsin, bu halsizliğiniz de bitecek, yine eski halinize kavuşacaksınız, 4-5 ay daha sabır…” “Aman Doktor Bey, bu yaştan sonra…” diye başladım… “Beni boş verin” diye devam ettim… “İnsan 50 yaşına kadar adam gibi yaşamalı, varlıkla, huzurla, hazla, sağlıkla, ondan sonra, hele de 60’ına geldi mi de, güzel bir şekilde, kimseye yük olmadan, acı çekmeden ölüp gitmeli” dedim.

“Ben de siz gibi düşünürdüm aynen öğrencilik yaşlarımda, 40’lı yaşlar çok uzak gelirdi ama bir de baktım ki 45 yaşıma gelmişim, şaşırdım bu yaş günümde” “Ben de öyle” dedim, “Aynen öyle; babam öldüğünde, 42 yaşındaydı, ben 15… 40 yaş epeyce, yine de epeyce yaşadı diye kendimi teselliye çalışıyordum… Annem ise, 60 yaşında ölünce, yine aynı şekilde teselli etmeye çalıştım kendimi ama az önce söylediklerime rağmen, şimdi kendim o yaşa yaklaştıkça, zavallı annem, hele de babam, hiç yaşamamışlar, ne kadar da erken olmuş ölümleri diyorum. Hele de yaşıtlarım öldükçe… Doyulmuyor hayata, sanırım 100 yaşına da gelsek, yine de erken diyeceğiz ama insan, ölüme değil de, yapacak pek çok şeyi olmasına rağmen pek çoğunu tamamlayamadan göçüp gideceğinden endişe duyuyor, o nedenle siz, siz olun, her şeyi zamanında yaşayın, çünkü hesapta, karşınızda duran şekil A’dakinin akıbetine uğramak da var” dedim. Gülüştük… “Haklısınız” dedi…
O ana kadar bizi dinleyen, çok genç yaştaki sekreterinin yüzünde ise, konuşulanları anlamaya çalışan ama anlamakta da zorlanan, şaşkınlık dolu bir ifade vardı…

Tıpkı o yaşlarda bende de olduğu gibi!..
Tıpkı benim de bir anlam veremediğim gibi!..
Tıpkı bir kulağımdan girip diğerinden anlamaksızın çıktığı gibi!..
Tıpkı kırklı, ellili yaşlar çok uzak, hatta hiç gelmeyecekmiş gibi!..
Hele de ölüm; benim kapımı hiç çalmayacakmış ve ben hep o sağlık, hep o dinçlikle yaşayacağım zannedişim ve hatta ölümsüzüm gibi!..

p.r.alkan



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Lütfen siz de ertelemeyin!!! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Lütfen siz de ertelemeyin!!! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
LÜTFEN SİZ DE ERTELEMEYİN!!! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Gül Şehri
Gül Şehri, @gulsehri
4.3.2013 13:57:30
Yazınızı okurken ; annem gözlerimin önüne gelip dikildi... Yazmak istediğim ama bir türlü kalame doğru kelimeleri yazdıramadığım ve yazarken gözlerim dolduğu için göremediğim ....
Annem 60 yaşına yakındı hastalandığında... Alzarymer hastalığını bilirsiniz... Günden güne her şeyi unutmaya başlamış ve bunun farkına vardığında çok üzülür'' aklıma da bir şeyler '' oldu derdi... Uzatmayacağım... Uzun bir süreçti ve hala devam ediyor... Şimdi 86 yaşında ve yıllardır yataktan kalkamayan ,konuşamayan, kimseyi tanımayan ve dahası artık ağızdan beslenemiyor.. Midesine bağlı bir hortumla besleniyor... . Hayat ne zaman nihayetlenir bilemeyiz yatan mı yeten mi derler ya yılllardır doktorlar annemi her gördüğünde bir kaç güne gitmez derlerdi... Oysa annem kaç kişiyi yolcu etmişti kimbilir ahirete...

Yine gözlerim doluyor yazarken ama sizin için yazmak istedim.. size affınıza sığınarak, şunu tavsiye etmek için , Elbette ki ölüm hepimiz için ne zaman gelir Allah bilir... Bir taraftan ahiret azığı hazırlarken diğer taraftan ertelediklerinizi yapın... Ne kadar yapabilirseniz... İnsanız geleceğe dair planlar yaparız . Ümittir bu... İnşallah ile nasip olmasını bekleriz... Bilemezsiniz yaşamın ne getireceğini ve ömür hastalıkla nihayetlenecek diye bir şey de yok , olablirde takdir..

Allah kimseye yatak ömrü vermesin... Sağlık sıhhat versin... Şifa versin Rabbim Teala... selam ve sevgilerimle...

tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
4.3.2013 11:31:10
okuyup duygulanmamak....ve bu yüreği takdir etmemek eldemi.... geçmiş olsun...saygılar
Davidoff
Davidoff, @davidoff
4.3.2013 09:58:14
Tebrik ederim Sn. Alkan.
Şaban Aktaş (Homerotik)
Şaban Aktaş (Homerotik), @saban-aktas-homerotik
4.3.2013 09:27:57
Umutlarınız ve yaşama sevinciniz hiç sönmesin Perihan hanım.

Sağlıcakla esenlikler dilerim.

VarolT
VarolT, @varolt
4.3.2013 09:12:53
Perihan hanım,
Yazılarınızı keyifle okuyorum. Rahatsızlığınız için acil şifalar diliyorum ve yaşamı ertelememe konusundaki görüş ve önerilerinizin altına tereddütsüz imzamı atıyorum. Ben şu anda 45. yaşımın bilmemkaçıncı gününü yaşıyorum ve bu günün tekrarı yok. Hep bu anlayışta oldum ve mutluyum. Değiştiremeyeceğimiz şeyler için kendimizi üzmeye gerek yok. Sıkı sıkı bağlanmalı hayata ve bu günü yaşamalıyız. Konuyla ilgili olması hasebi ile affınıza sığınarak bir fıkra paylaşmak istiyorum;

Devletin okuma yazma seferberliği başlattığı yıllarda anadolunun ücra bir köyünde 90 yaşındaki iki dede kursa katılmaya karar vermiş. Bunlardan biri yılların hasretiyle bu konuyu önemserken diğeri, arkadaş hatrına kerhen kursa katılmış. Nitekim dersler başladığında hevesli olan dede pür dikkat dinlerken, yanındaki sürekli arkadaşını dürtüp rahatsız ederek, derste tespih çekmeye veya tütün sarmaya kalkarak dersin ahengini bozuyormuş. Bir kaç ikazdan sonra öğretmen derste tartışan bu iki dedeye, onların yüzünden diğer öğrencilere ders anlatmakta güçlük çektiğini ve sınıfı terk etmelerini söylemiş. Bunun üzerine hiddetlenen hevesli dede ayağa kalkıp yanındaki arkadaşına dönmüş ve;
- Ulan benim istikbalimle oynayanın...
Saygılarımla efendim.
Nilgün Akçay
Nilgün Akçay, @nilgunakcay
4.3.2013 02:42:28
Pencerenizden bakma imkanı oldu. Hiçbir şeyi ertelemeyin derken; asıl gerçeği göz ardı etmişsiniz. Ölüm bir bitiş değil sonsuzluğun giriş kapısı olduğunu.

Hiç kimse yoktur ki hayatı dolu dolu yaşadım amacıma ulaştım desin. yani ben görmedim.

Özleri doyuran Allah'a binlerce şükürler olsun. Ve diliyorum ki sizin ve tüm hastaların hastalıkları şifa bulsun.
Tebrikler.
agiri
agiri, @agiri
3.3.2013 12:21:28
Hayat bir dem/dir avuçlarımızda ki, sımsıkı bir yumrukta savururuz sağa sola... Evet Hayat hepimizin bildiği Hayat. Akıp gidiyor hep bitmek bilmez farkındasızlığımızda. Ne garip aslında insan oğlunun telaşında akıp giderken anlar günler ve yıllar kendini yarınlara hep belirsiz umutlara ertelemesi... Hayata ve insan tanıklık eden bu güzel ama acı anlatımı okurken ben de nasıbımı aldım en çok da acıtan yönüyle. Farkında olacağımız anlar dileğimle... Sevgiler sn Alkan.
serdarbarik
serdarbarik, @serdarbarik
3.3.2013 12:04:23
duygulanarak okuduğum bir yazıydı. kendimden bir şeyler buldum, özellikle yaş konusunda. yirmi yedi yaşındayım fakat yılların bize hiç belli etmeden böyle hızlı geçmesinden mustaribim. daha dün ki çocuklardık biz, ne ara büyüdük .her geçen yılı özlemle arıyor insan. her geçen yıl biraz daha uzaklaşıyor çocukluğumuz. ne acı.

Geçmiş olsun dileklerimle.
Saygılar...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL