Yine usuma girdin bu gece. Öylece gökyüzünü seyre dalmışken senli dünler düştü yıldızlardan bir bir. Bardaktan boşalırcasına yağmur var dışarıda. Beni terk-i diyar edişin geldi aklıma. Böyle bir günde, böyle bir yağmurda bırakıp gitmiştin beni. Olduğum yerde kaç saat kalakaldım bilmiyorum. Ertesi gün iliklerime kadar üşüyüp tir tir titrediğim de anladım, uzunca bir zaman durmuşum orada.Yağmur damlaları yüzüme bir tokat gibi vuruyor ve her tokatta üç harf düşüyor aklıma, ’’sen’’ ve ’’ dün’’.Tıpkı beni terk ettiğin gün gibi içim acıdı.Etrafa baktım usulca, ıslak saçlarım tenime değdikçe içim ürperdi. kaldırım kenarlarında bir kalbin kırıntıları kalmış o günden. Yine de seviyorum yağmurları. her defasında baloncuklar içerisinde mazi ve sen düşse de damlalardan, seviyorum işte.
Sana kızgın olmam gerek ve hatta nefret etmeliyim senden. Oysa bu yağmurda seninle ıslanmayı istiyorum. Kalbim acıya acıya gel desem gelir misin? Özlemini gökyüzünde biriktirdim. Bulutlar sakladı, yıldızlar kıskandı, özlemin yağmur oldu ve dalga dalda yüreğime vurdu.Sen istediğin kadar git. Hiç bir şey değişmiyor ki sen gidince; sesin kulağımda, kokun burnumda, sıcaklığın ise yüreğimde. Sadece ince bir sızı bırakıyor gidişin. Olsun sevmek her şeyi kabullenmek değil mi ki zaten.
Sen bilinmeyen bir ülkenin masal prensi, hadi gel. Bilinmezliklerinin düşlerinde kaybolursam eğer, ellerimden tut olmaz mı? Hadi gel düşlerini yastık yapmak istiyorum gecelerime. Sensiz korkuyorum karanlıklardan. Hadi tut ellerimden masal ülkene götür. Hadi gel ak düşlerime kaygısızca ve gördüğüm en güzel düşüm ol.