Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmeyesin. ferideddin attar
aysemujgan
aysemujgan

Ceza Mahkemesi

Yorum

Ceza Mahkemesi

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

910

Okunma

Ceza Mahkemesi

Ceza Mahkemesi





Görüş günüydü, bir anda bütün dikkatleri üzerine çekip, tüm mahkum yakınlarının içini dağlayan bir olaya şahit olmuştuk.
Çocuk babasını görünce bağırıp kendini yerden yere atıyor;
-- Babaaaa babaaaaa!
Bir hapishanenin küçücük penceresinde gördüğü babasına bakıyor, anne sıkıca tutuyor kolundan, bir taraftan çekiştiriyor çocuğu, çocuk bu kez daha hızlı bağırmaya başlıyor;
--Babama gideceğiiiim, bıraaak beniii!...
Çocuğu duyan gardiyan yanına gelip konuşmaya çalışsa da çocuk hiç bir şeyi duyacak gibi değil, tekmelemeye başlıyor, gardiyan sakin, ama susmasına engel olamıyor çocuğun! Anne çekiştire çekiştire götürüyor çocuğu, babanın gözleri daha bir kırışmış, omzu düşmüş, elinde sürekli burnunu sildiği mendiliyle ağlıyordu ardından.

Bir hafta sonra yeniden gördüm çocuğu. Bu kez biraz daha sakindi, babayı görünce zıpladı birden, konuşmak için ayrılmış mikrofana benzer bir kutuya ulaşmaya çalışıyor, sesinin yettiğince bağırıyordu:
--Babaaa sen adam mı öldürdün?
Baba utanıyor ve diğer ziyaretçilere bakarak:
--Yok oğlum, diyor.
--O zaman niye attılar seni hapishaneye?
--........!

Üçüncü hafta açık görüş vardı, mahkumların yakınlarına önünde cam olmadan görebileceği salonu andıran bir oda tahsis edilmişti, kuvvetli yanan sobanın bulunduğu odada çay bardakları konmuştu masaya, daha sonra börek-çörek tarzı yiyeceklerde geldi.

Bire bir aile görüşünde babasını kucakladı çocuk, sonra da babasının kucağından hiç inmedi görüş saati bitinceye kadar, sürekli babasının başını tutup kendine çeviriyor, hiç bir zaman yanıtını alamayacağı sorular soruyordu.
--Eve ne zaman geleceksin?
--........!
Mahkumlar pasta börek eşliğinde aileleriyle birlikte çayın ve sohbetin tadını çıkarıyordu. Az ileride yeni evlendiği belli olan genç bir kadın kocasına sarılıyor, adam gözünden öpüyordu kadının, elini bir an bile bırakmıyordu. Aile görüşleri o kadar can acıtmıyor, ne de olsa yakından gördükleri eşlerine dostlarına sarılmak mümkün, çaylar geliyor sürekli, soba harlanıyor, bir gürültü, bir çoşku yaşanıyordu görüş gününde.

Başka bir masada 60 yaşlarında takım elbise giymiş bir adama acıyorum, yaşından başından utanıyor adam, son derece şık ve buraya ait değil gibi. Neyse konu nereden geldi buraya? Çocuklar oyun oynamayı sever ve somut gerçekleri anlamazlar. Ya oyun oynayın onlarla ya da ağlatmayın onları!.. Küçücük akıllarına acıyı işlerseniz, bir ömrü zehir eden yalnızlıklarla, güvensizliklerle, geçmişin kanlı izleriyle doldurursunuz kalplerini...

Bu çocuğu unutamadım. Yıllar önce yolum nereden düştü hapishanede görüş gününe? Aklım kaldı o küçücük bedende. Çocuğun annesine telefonumu verip beni aramasını söyledim ve ayrıldım yanlarından.

Bir kaç gün sonra kadını aradım, adresini alıp yola koyuldum. Ormanın karşısında gecekonduların bulunduğu bir mahalleye varıyorum, uzun bir yokuştan çıkmak zorunda kalıyorum evlerine gelebilmek için. Gece gibi kasvetli bir ev, içim daralıyor! Bir göz odadan oluşan gecekondu, tek bir ağacın dahi olmadığı kuru bir iklimdeyim sanki. Kapı tokmağına vuruyorum bir kaç kez, içerden gelen cılız kadın sesi açıyor kapıyı.
--Buyrun.

Buyurdum buyurmasına da hapishanede gördüğüm manzaradan daha acıklı bir rezillik görüyorum! Evde sürekli ağlayan küçük bir bebek var, camların kırık kısmına gazete yapıştırılmış ve soğuk içine işliyor insanın.
--Yakacak bir şeyiniz yok mu? diyorum. Kadın yüzüme bakıyor ve başını yukarı kaldırarak anlatıyor:
--Ne yakacak var, ne de para, evde küçük çocuğum olmasa çalışacağım, bize kim yardım edecek şimdi? Şaşırdım kaldım.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra sorabildim:
--Eşin neden hapishaneye girdi?
Kadın anlatıyor:
--Adam yaralamadan!...İşyerinde çıkan bir kavgada öfkesine hakim olamayıp, saplıyor bıçağı baldırına patronun! Parasını üç aydır alamıyordu, öfkesinden ne yaptığını bilememiş, şu yavrular bekler mi? Hoş böylesi daha beter oldu ya, ne yapacaksın kader!

Fazla kalmadım evlerinde, getirdiğim erzak ve birkaç kuruş parayı verip ayrıldım.
Daha sonraki haftalar göremiyorum ne çocuğu, ne de annesini. Telefonla arıyorum, cevap vermiyor. Merakıma engel olamayıp evine gidiyorum. Kapı bu kez açık gibi, biraz itiyorum, içerisi bomboş, ne eşya var, ne çocuk! Başka bir gecekondunun kapısını çalıp soruyorum:
--Taşındı onlar, diyor.
--Çocuklar açlıktan ve soğuktan ölmek üzereydi! Kadının annesi sahip çıktı zavallıya... Kocasını Ayaş cezaevine göndermişler, altı ay ceza almış.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ceza mahkemesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ceza mahkemesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ceza Mahkemesi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
yara terbiyecisi
yara terbiyecisi, @yaraterbiyecisi
5.2.2013 18:30:10
Güzel bir konu seçilmiş, canlı ve güncel... "Ben" anlatıcının ya da "tanrısal anlatıcı"nın öyküye hâkim olduğu görüyoruz. konunun anlatım esnasında detaylandırılması öyküyü çok daha nezih bir hale sokardı bence. Ama salt bu öyküye bakan biri bile yazmak isteyen birinin niyetini çok net görebilir.
cemyurdakul
cemyurdakul, @cemyurdakul
5.2.2013 18:00:47
Gerçekten güzel bir çalışmaydı. Bence cezayı sadece çocuklar çekmiyor. Anne ve babasının çektiği cezanın ve çaresizliğin yanında çocuklarınki maalesef küçük kalıyor. O mahkeme ise dünya üzerinde zaten yok.
KEFaret
KEFaret, @kefaret
5.2.2013 12:07:14
çok duygusaldı, baba ve çocuğuna acıdım , ama şu bir gerçek ki, hakikat terazisi çok keskindir... Mutlaka birilerinin canı yanar. yüreğine sağlık...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL