10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
954
Okunma
Bu hafta üçüncü kez çalınıyor ayakkabılarım.
Herkesinki kapı önünde sakin sakin sahibini beklerken, benimkinin kanatlanmış olması bir kez daha canımı sıkıyor.üstelik zor bulunan bir numara benimki ya da şöyle söylemeliyim az kullanılan bir numara.
Yok bu da olmadı.mankenlerle birçok ortak noktam var.en belirgini ayakkabı numaralarımız, bir de salınarak yürüyüşümüz fakat bunun konumuzla ilgisi yok.
Sanırım bu durumu açıklamanın en kolay yolu ayakkabı numaramı söylemem fakat cesaretim yok.
Offf ya!
Kulağa çok itici gelse de ‘’çocuk mezarı’’ deyimi benim ayaklarımın giyeceği pabuçlar için icad edilmiş.
Ohhh!
Açıklık gibisi var mı!
Neyse…
Misafirlikteyim.
Mutfakta çeşit çeşit pastalar, börekler, tatlılar …
Çaydanlıkta fokur fokur kaynayan çay.
Neyi kutluyoruz anlamadıysam da çok da ilgilenmemiştim yiyecek içecek reyonunun önünden geçerken ki evin her tarafı lezzet tablolarıyla doluydu.
Attığım her adımda nefsimle kavga ederken etraftaki insanlar hep hareket halindeydi.
Oysa ben bir masanın kenarına ilişip çatlayana kadar yemek istiyordum.üstüne sigara.
Kapalı alanlarda uygulanan sigara yasağından sonra sigara kullanmayan herkeste bir düşmanlık başladı bana karşı hissediyorum.
Hani yasak öncesi olsa sorun değildi de.
Yasaklardan cesaret alarak bu şekilde rencide edilmek sinirimi bozuyor.
Yani bunca zaman evinizde sigara içtiğim için rahatsız olmadınız da birdenbire ne oldu hepinize?
Birilerinin gelip ceza kesmesinden mi korkuyorlar acaba?
Sanmam gerçi.
Ellerine bir koz geçti kullanıyorlar.
Eşlerine de acımıyorlar.kış günü balkona tünüyor insanlar.
Gece olunca her balkonda bir ışık yanıp yanıp sönen.
Hep medyanın suçu.
Sabah akşam bıkmadılar sigaranın zararlarından bahsetmekten.
Uyuyan devi uyandırmak dedikleri bu olsa gerek.
Ayaklarının altında ezilmemize ramak kaldı hissediyorum.
Yakında evlerde de yasaklayacaklar korkarım.odalarımıza dumanı algılayan aletler yerleştirilecek. sigaradan ilk nefesi çekmemizle birlikte alarm çalmaya başlayacak.
Ev halkı hücum edecek üstümüze.hatta son sığınağımız olan 3 basamaklı en küçük sayıyla ifade ettiğimiz hücremizin kapısını açıp yüzümüze tükürecekler, ‘’utanmıyorsun değil mi, bu daracık yerde şu zıkkımı içmeye!’’ diyerek.
Alarmın şokuyla içimiz giderek elimizden attığımız, üstüne sifonu çektiğimiz sigaramızın suyun içindeki mücadelesine ve kaybedişine tanık olacağız kendimizi onun yerine koyarak.
Ama yılmayacağız.
Sabah sokak kapısını açmamızla çantamızı açıp o kutsal ayini gerçekleştireceğiz ciğerlerimize kuvvet ve izmariti ayakkabımızla ezerken, ‘’yenilmedim’’ diyeceğiz.dudağımızda sinsi ve zafer kazanmış bir eda.
Ne diyordum?
Kapıyı açtım ki ayakkabılarım olduğu yerde değil.bu hafta üçüncü bu.
Sanırım ayakkabı mağazalarında aradığı numarayı bulamayan ya da kimsenin ayağını görmesini istemeyen takıntılı biri benim ayakkabılarıma dadandı.
Gerçi zevk ve tarz sahibi olduğu için fazla da suçlayamıyorum kendisini.
Ev sahibinden beni eve götürecek bir ayakkabı bulmasını rica ediyorum.
Bir çift terlik uzatıyor.
İyi de bu benim numaram değil.
Başka istiyorum.
Gözüme alaycı bir şekilde bakıyor.
İçimde bir öfke.
Büyüyor.
Büyüyor.
Yerdeki tüm ayakkabıları sırayla kafasına geçirmek istiyorum.
Zaten ne biçim ev sahibiydiyse öyle.bir sıcak çay bile koymadı önümüze.
Beter ol diyorum içimden ama bu benim durumum için daha uygun görünüyor.
Vazgeçiyorum.
Ayakkabıların çalınsın inşallah!
Ayağına uygun numara bulamayasın!
Bak bu daha iyi oldu.
Kenarda tarzım olmayan bir ayakkabı ilişiyor gözüme hayli büyük.
Erkek ayakkabısıymış sonradan farkediyorum.
Neyse ne!
Zil çalıyor.
Tekrar.
Tekrar.
Gözlerimi açıyorum.
Kahretsin rüyaymış!
Yemediğim yemekler geliyor aklıma.
Diyete başlıycak günü bulmuşum yani!
’Olur mu ya hu!
İyi ki rüyaymış’ diyorum sonra.
yataktan kalkar kalkmaz ilk işim dış kapıyı açıp bakmak oluyor.
Şükür!
İçeri alayım bari.