1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
997
Okunma
Düşündüm ve karar verdim, beklemekten caymayacağım. Kimi veya neyi bekleyeceğimi merak ettiğinizi sanırım biliyorum. Yalan söylemeyin, basbayağı merak ediyorsunuz. Haksızlık mı yapıyorum dediniz ? Bir söz vardı hani:‘’Hakkıdır hakka tapan milletimin… diye devam ediyordu,ama hatırlayamadım şimdi. Gülmeyin efendim,bilmediğimden değil,unuttum sadece, o kadar. Bakın,gülmeyin diyorum, çok fena olacak…Demek öyle, görürsünüz siz. Hey nöbetçiler dışarı çıkarın bu kazkafalı erkekleri, ama kadınlara dokunmayın. Bu akşam yalnızca onlara sesleneceğim. Daha ne duruyorsunuz,çabuk atın dışarı erkekleri…
Nihayet çıktılar. Peki onları neden dışarı çıkardığımı merak ettiniz mi? Kafanız karıştı şimdi de öyle değil mi? Kafanızın niye karıştığını da merak edeceksiniz haklı olarak. Endişe buyurmayın ve kendinizi bana bırakın. Ama sebebini söylemeden önce gecenin sonunda kim benimle beklemek ister burada, diye bir soru yöneltsem… Bunun için parmak kaldırmanız yeterli. Elbette ki, meraklılar önceliğimdir.
Zevzekliğin sırası değil, çabuk olun biraz. Merak etmiyor musunuz yani? Demek o kadar acizsiniz beklemekten. Doğrusu beni hayal kırıklığına uğratmadığınız için size müteşekkirim. Değiştiğinizi sandım,küçük bir ihtimal de olsa. Ah aptal kafam,nasıl da kandım.Nerede görülmüş insanın iki haftada değiştiği… Erkekler kafanızı karıştırıyor diye,onları dışarı çıkardım,buna rağmen hiçbir değişiklik yok. Hadi bunu da geçtim, haksız yere hakaret ettiğim için özür bile dilemiştim sizlerden. Niye ettimse artık. Tüh suratıma. Siz suratına tükürülemeyecek kadar alçak insanlarsınız diyeceğim ama, siz, alçaklığın da bir seviyesi vardır deyip övünmenizden korkuyorum kendinizle.
Şaşarım sizin aklınıza. Şaşarım!..
Gülmeyin öyle, gülmeyin. Kızım yüzüne tükürüyorum,gelinim sen git yıka,diyorum hâlâ sırıtıyorsunuz…Ya işte böyle sustururlar. Ben manyak mıyım kendi suratıma tüküreyim.Kaldırın başınızı ve bakın yüzüme. Hah şöyle aslanlarım benim.Hayvan muamelesi yapmıyorum.Sevgi sözcüğü bu. Babanız aslanım diye hiç okşamadı mı saçlarınızı yoksa. Anladık herhalde cancağızım kadınlara aslanım denilmeyeceğini. Elbette ki ceylanım denirdi. Aman neyse artık,bu konuyu kapatalım.
Size hitap edebileceğim bir isim bulmak lazım. Ne olabilir mesela? Sevgili Halkım…Ama yok bu biraz sıradan oldu. Tamam buldum: Cancağızım… İtiraz istemem,bu olacak.
Hoşunuza gitmedi mi? Ne yani koyun mu deseydim. Koyun gibi yaşamaya alıştığınız için mi çok sevdiniz bu hayvan-ca-ğı-zı.Hem o şansı kaybettiniz. Size ne güzel sevgili aslanlarım diyecektim. Yok biz hayvan mıyız,yok bize hakaret ediyorsunuz,aşağılanıyoruz…Hayvan oğlu hayvanlar, diyecek halim yok ya. Terbiyem müsaade etmez bu laflara. Terbiyesiz değilsiniz doğru,ama pekâlâ terbiyeli de. Daha yolun başındasınız.Zamanla alışacaksınız…Sizi dövmediğime dua edin. Kadına el kaldıramam ama,sözüm meclisten dışarı nefret ederim onlardan. Bir hikâye anlatmamı ister misiniz bununla ilgili? Geçen pazartesi akşamı,buradan çıkarken,kocasından dayak yiyen bir kadına rast geldim.Öylece oturup bekliyordu kaldırım taşlarının üstünde. Gözleri mosmordu. Terk edilmiş bir hali vardı biraz da. Ağlıyordu ve öyle bir ağlıyordu ki,dayanamadım yanına gittim. Daha ne oldu diyemeden devriye gezen bir polis aracı durdu yanımızda. ‘’Sakın kımıldama,yat yere,yet yere’’ diyerek beni tevkif ettiler. Kadın, o bir şey yapmadı dese de,yine arabaya bindirip cebren götürdüler. Kadını orada mı bıraktılar yoksa unuttular mı işte onu hatırlamıyorum. Karakolda ne mi oldu? Önce pis bir dayak yedim sonra pardon…
Kıssadan hisse: kadından uzak duracaksınız…
Hiç hayatınızda birilerini beklediğiniz oldu mu peki? Bu sefer ben merak ettim cancağızım. Bizim de zaman zaman merak ettiğimiz konular olmuyor değil hani. Sıkıldığınızın farkındayım.Ben bile sıkıldım söylediklerimden,ama katlanmak zorundasınız.Ben bile katlanıyorsam eğer... onca zamandır kahrınızı çekiyorum hem. Katlanmayı da göze almazsanız yakışık kalır mı size? Gerçi sizin gibilere her şey yakışır. Mamafih sizden vazgeçemiyorum elimde değil. İnsan nefret ettiği insanları özler mi? Ben özlüyorum işte. Evet, itiraf ediyorum.Çok mu komik? Bizi birbirimize bağlayan bağ da bu.Tabii siz nereden bileceksiniz. Mesela sizin beni sevmediğinizi bilmeme rağmen neden burada olduğumu hiç düşündünüz mü? Hatta bir kaşık suda boğacak kadar tiksindiğinizi de. Herkes farkında aramızdaki bu paradoksun. İçinizdeki tüm pisliği kusabilirsiniz. Nefret ediyorsunuz diye adalete şikâyet edeceğimden mi korkuyorsunuz yoksa. Eder miyim hiç? Adalete olan güvenimi çoktan yitirdim. Adalet benim nazarımda manavın terazisinden başka bir şeyi çağrıştırmıyor bu aralar.
Herkes yerine geçsin lütfen,Godot’yu bekleme zamanı geldi…
Aralık 2013