Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Harun Aktaş
Harun Aktaş

Godot'yu Beklemek

Yorum

Godot'yu Beklemek

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

997

Okunma

Godot'yu Beklemek



Düşündüm ve karar verdim, beklemekten caymayacağım. Kimi veya neyi bekleyeceğimi merak ettiğinizi sanırım biliyorum. Yalan söylemeyin, basbayağı merak ediyorsunuz. Haksızlık mı yapıyorum dediniz ? Bir söz vardı hani:‘’Hakkıdır hakka tapan milletimin… diye devam ediyordu,ama hatırlayamadım şimdi. Gülmeyin efendim,bilmediğimden değil,unuttum sadece, o kadar. Bakın,gülmeyin diyorum, çok fena olacak…Demek öyle, görürsünüz siz. Hey nöbetçiler dışarı çıkarın bu kazkafalı erkekleri, ama kadınlara dokunmayın. Bu akşam yalnızca onlara sesleneceğim. Daha ne duruyorsunuz,çabuk atın dışarı erkekleri…

Nihayet çıktılar. Peki onları neden dışarı çıkardığımı merak ettiniz mi? Kafanız karıştı şimdi de öyle değil mi? Kafanızın niye karıştığını da merak edeceksiniz haklı olarak. Endişe buyurmayın ve kendinizi bana bırakın. Ama sebebini söylemeden önce gecenin sonunda kim benimle beklemek ister burada, diye bir soru yöneltsem… Bunun için parmak kaldırmanız yeterli. Elbette ki, meraklılar önceliğimdir.

Zevzekliğin sırası değil, çabuk olun biraz. Merak etmiyor musunuz yani? Demek o kadar acizsiniz beklemekten. Doğrusu beni hayal kırıklığına uğratmadığınız için size müteşekkirim. Değiştiğinizi sandım,küçük bir ihtimal de olsa. Ah aptal kafam,nasıl da kandım.Nerede görülmüş insanın iki haftada değiştiği… Erkekler kafanızı karıştırıyor diye,onları dışarı çıkardım,buna rağmen hiçbir değişiklik yok. Hadi bunu da geçtim, haksız yere hakaret ettiğim için özür bile dilemiştim sizlerden. Niye ettimse artık. Tüh suratıma. Siz suratına tükürülemeyecek kadar alçak insanlarsınız diyeceğim ama, siz, alçaklığın da bir seviyesi vardır deyip övünmenizden korkuyorum kendinizle.

Şaşarım sizin aklınıza. Şaşarım!..

Gülmeyin öyle, gülmeyin. Kızım yüzüne tükürüyorum,gelinim sen git yıka,diyorum hâlâ sırıtıyorsunuz…Ya işte böyle sustururlar. Ben manyak mıyım kendi suratıma tüküreyim.Kaldırın başınızı ve bakın yüzüme. Hah şöyle aslanlarım benim.Hayvan muamelesi yapmıyorum.Sevgi sözcüğü bu. Babanız aslanım diye hiç okşamadı mı saçlarınızı yoksa. Anladık herhalde cancağızım kadınlara aslanım denilmeyeceğini. Elbette ki ceylanım denirdi. Aman neyse artık,bu konuyu kapatalım.

Size hitap edebileceğim bir isim bulmak lazım. Ne olabilir mesela? Sevgili Halkım…Ama yok bu biraz sıradan oldu. Tamam buldum: Cancağızım… İtiraz istemem,bu olacak.
Hoşunuza gitmedi mi? Ne yani koyun mu deseydim. Koyun gibi yaşamaya alıştığınız için mi çok sevdiniz bu hayvan-ca-ğı-zı.Hem o şansı kaybettiniz. Size ne güzel sevgili aslanlarım diyecektim. Yok biz hayvan mıyız,yok bize hakaret ediyorsunuz,aşağılanıyoruz…Hayvan oğlu hayvanlar, diyecek halim yok ya. Terbiyem müsaade etmez bu laflara. Terbiyesiz değilsiniz doğru,ama pekâlâ terbiyeli de. Daha yolun başındasınız.Zamanla alışacaksınız…Sizi dövmediğime dua edin. Kadına el kaldıramam ama,sözüm meclisten dışarı nefret ederim onlardan. Bir hikâye anlatmamı ister misiniz bununla ilgili? Geçen pazartesi akşamı,buradan çıkarken,kocasından dayak yiyen bir kadına rast geldim.Öylece oturup bekliyordu kaldırım taşlarının üstünde. Gözleri mosmordu. Terk edilmiş bir hali vardı biraz da. Ağlıyordu ve öyle bir ağlıyordu ki,dayanamadım yanına gittim. Daha ne oldu diyemeden devriye gezen bir polis aracı durdu yanımızda. ‘’Sakın kımıldama,yat yere,yet yere’’ diyerek beni tevkif ettiler. Kadın, o bir şey yapmadı dese de,yine arabaya bindirip cebren götürdüler. Kadını orada mı bıraktılar yoksa unuttular mı işte onu hatırlamıyorum. Karakolda ne mi oldu? Önce pis bir dayak yedim sonra pardon…

Kıssadan hisse: kadından uzak duracaksınız…

Hiç hayatınızda birilerini beklediğiniz oldu mu peki? Bu sefer ben merak ettim cancağızım. Bizim de zaman zaman merak ettiğimiz konular olmuyor değil hani. Sıkıldığınızın farkındayım.Ben bile sıkıldım söylediklerimden,ama katlanmak zorundasınız.Ben bile katlanıyorsam eğer... onca zamandır kahrınızı çekiyorum hem. Katlanmayı da göze almazsanız yakışık kalır mı size? Gerçi sizin gibilere her şey yakışır. Mamafih sizden vazgeçemiyorum elimde değil. İnsan nefret ettiği insanları özler mi? Ben özlüyorum işte. Evet, itiraf ediyorum.Çok mu komik? Bizi birbirimize bağlayan bağ da bu.Tabii siz nereden bileceksiniz. Mesela sizin beni sevmediğinizi bilmeme rağmen neden burada olduğumu hiç düşündünüz mü? Hatta bir kaşık suda boğacak kadar tiksindiğinizi de. Herkes farkında aramızdaki bu paradoksun. İçinizdeki tüm pisliği kusabilirsiniz. Nefret ediyorsunuz diye adalete şikâyet edeceğimden mi korkuyorsunuz yoksa. Eder miyim hiç? Adalete olan güvenimi çoktan yitirdim. Adalet benim nazarımda manavın terazisinden başka bir şeyi çağrıştırmıyor bu aralar.






Herkes yerine geçsin lütfen,Godot’yu bekleme zamanı geldi…






Aralık 2013

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Godot'yu beklemek Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Godot'yu beklemek yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Godot'yu Beklemek yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Gule
Gule, @gule
18.1.2013 19:20:06
O zaman ben Estragon olayım sen de Vladimir ol ve Godot'yu beklemeye devam edelim sevgili Harun...

Samuel Beckett'in ünlü eserlerinden bir tanesi...ve ateist olduğu söyleniyor...ilginçtir hani hiç araştırmadan önceki bir düşüncemi paylaşmak istiyorum seninle...Godot bende neyi çağrıştırıyor biliyor musun Tanrı'yı...Estragon ve Vladimir kimi neyi beklediklerini bilmiyorlardı...sadece bir ulak aracılığıyla Godot'un her gün geleceği haberi veriliyordu ama gelmiyordu...ben ise Godot'u Tanrı'laştırdım...neden bilmiyorum...oyunu da bilmiyordum...ilk okuduğumda bu kelimeyi böyle bir düşünceye düştüm...belki de kökteki ses benzerliğin hem ingilizce hem de almancaya yakınlığından...halbuki eser fransızca yazılmış ve fransızca da Tanrı "Dieu" demekmiş...almancada "Gott", ingilizcede bilindiği gibi "God"...sonra bir fikir daha aklıma geldi dedim ki belki yazar burda bir kelime oynuyor...belki bu tek kelimenin altında birkaç anlam yatıyor...bu sefer de ot'un ne demek olduğunu merak ettim...ilginçtir ingilizcede Od Ana demekmiş...ne kadar doğru emin değilim ama...

neyse ben yine de aslında yazarın içinde bastırmaya çalıştığı tanrısız hayat anlayışını bir bakıma bu şekilde bilinç altında yaşattığı kanaatine vardım...gerçi hemen doğruluğu saptanamaz bu şekilde bir oyundan yola çıkarak...birkaç kitabını da okumak ve ona göre yola çıkmak gerekir ama ben nedense burda Tanrı'ya seslendiğini düşünüyorum...

Ben zaten Estragon kılığına girdiğim için yarın neyi beklediğimi, kimi beklediğimi zaten unutacağım ve kalkıp gitmeye niyetlenirken senin beni dürtmeni bekleyeceğim...

Bu arada bu oyunu "San Quentin" cezaevinde hükümlülere de oynanmış...mahkumlar soluksuzca izlemiş...ve sonra Godot'un ne olduğu mahkumlara sorulduğunda "dış dünya", "toplum" gibi yanıtlar almışlar...elbette bu insanların demir parmaklıklar arkasında en özlediği hayat neyse o şekilde anlam kazanmış kelime diye düşünüyorum...

Bazen bekler insan kimi...neyi...ne olduğunu bilmeden...bekler sadece gelmesini...

yazı çok basit görünse de bence araştırmaya iten yanlarıyla da ele almalı...sadece düz ve basit dil anlatımıyla değil, düşündüren yönüyle de çok ilgimi çekti benim...sırf bunun için bile olsa teşekkür etmek istiyorum sana...

teşekkürler sevgili Harun...belki vermek istediğin mesajı yeterince algılamamış olabilirim ama senden çok şey öğreneceğim kesin...

sevgiyle...

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL