Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Fuat Türker
Fuat Türker

Kendime Diyorum Ki;

Yorum

Kendime Diyorum Ki;

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

802

Okunma

 Kendime Diyorum Ki;

Kendime Diyorum Ki;

Sürekli insandan yiyen ve çalan bir düşmanı var insanın ve bu düşman kendi içinde. En zorlu savaşı insan, uzaklardaki bir düşmana değil, benliğinin bir parçasına karşı verir.

Var gücüyle kötülüğü emreden nefis ıslah edilmediğinde, kendisinde İlahlık görür, Firavunlaşır. Büyüklendiğinde, yakın adamı Haman’a "yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa’nın ilahına çıkarım" diyen Firavun’u suda boğar. Servetini kendisinden bilen Karun’u konağıyla birlikte yerin dibine geçirir.

Nefis ’fahre meftun, şöhrete mübtelâ, methe düşkün’dür. Nefsini ıslah edemeyen ise başkasını ıslah edemez. Eğer insan, nefsini arındırıp temizleyebilir ve bu düşmanından kurtulabilirse Rabbinin rahmetini umut edebilir.

Bediüzzaman Birinci Söz’ün başında, "Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin" der. Söylediklerini nefsine söyler. İşte ben de Bediüzzaman’dan aldığım dersle, zaman zaman kendime şöyle diyorum;

"Sen kendini, kendine mâlik sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin. Mülkü Sahibine teslim et, O’na bırak!"

Çünkü; Allah dilemedikçe, ne bir musibeti savmaya ne de kendin için bir iyiliğe güç yetiremezsin. Allah’ın rahmetine, şefkat ve merhametine muhtaçsın. Bu gerçeğin bilincinde ol ki, Allah’ın sınırları içinde ve O’nun doğrularıyla yaşa. Enaniyetli insan, kendi aklının sınırları içerisinde ve kendi doğrularıyla yaşar. Şeytanî kibirden kurtulmak için sen kovulmuş şeytandan Allah’a sığın, Allah’ın sonsuz gücünü düşünüp kavra, bu sonsuz güç karşısında kendi aczini anlayarak boyun eğ ve O’na halisane teslim ol!.. Kalbini, ruhunu ve bedenini Allah’a teslim ettiğinde, artık Rabbinin yönetimindesin.

... Kendime diyorum ki; ""Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."

Kimi zaman kendini karanlık bir kuyuda çaresiz hissedip, çıkışa ulaşamadığında, karamsarlığa kapılma. Şeytan, aydınlığı hiç göremeyeceğin yönünde karamsarlık telkini verse de, o ne olacağını bilemez, sadece fısıldar. Karanlıklardan çıkaracak tek güç, Falik olan Allah’tır. Hz. Yusuf(as)’ı kuyudan çıkardığı gibi...

Allah’a karşı samimi olursan, O, vicdanına doğru yolları ilham eder. İşte o sesi dinleyip nefsânî tutkularından kurtulduğunda, pırıl pırıl imana kavuşabilirsin. Katıksız imanı yaşadığında ise ne çile yıpratır ne de ateş dokunur; Hz. İbrahim (as) gibi. İnsanı yakan ateş değil, gafletidir çünkü.

Kendime bir de şöyle diyorum; "Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir."

Sabır zorluk geldiğinde Rabbini hatırlamaktır. Ardından gelecek kolaylığı beklemektir. İmtihanında Allah’ı görürsen, o zaman imtihanı seversin. Allah için sabretmek güzelliktir. Senin için milyarlarca güzellik yaratan Rabb’in için yaptığın bir güzellik.

Zahiren kötü bir görüntüyle yüzleşme zamanı geldiğinde gösterdiğin tevekküldür sabır... Bıçak bedene saplanır ama acıyı çeken ruhtur. Sen tam tevekküllü olursan acı duymazsın.

Belâlar, musibetler üzerine yağmur gibi yağsa da Allah’a sarıl, O’na sığın, sabret, tevekkül et. Yağan her yağmurla daha da arınırsın.

İmtihan olman, Allah’ın Kendisini hatırlatmasıdır, seni unutmadığının işaretidir. Ne kadar zorluk isabet eder de sabredersen, Allah’a o kadar yakınlaşırsın. Çünkü, "Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir."

... Kendime diyorum ki: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir."

Her zorlu olayın ardında mutlaka bir kolaylık, bir güzellik, bir hayır vardır. Peygamber(asm), "her çile, Cennet yolunun birer taşıdır" buyuruyor. Rabbine sarılarak, ayağın takılmadan aştığın her taşın, seni sonsuz nimet ve güzelliklere ulaştıracağı umudunu hep diri tut.

"Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar. Ama unutma ki, rengârenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar." (Mevlâna Celâleddin)

...Kendime diyorum ki; "Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter."

Her olay Allah’ın yarattığı kadere uygun işliyor. Bu sırrın bilincinde ol. Kaderine iman et; yaşadığın ve sana olumlu ya da olumsuz gibi görünen her olay karşısında Rabbine tevekkül et, Rabbinden razı ol. Dünyevi hiçbir değer ya da çıkara karşı tutku duymazsan, kayba da uğrasan üzüntü duymazsın. Böylece teslimiyetin artar.

Kaderine rıza göstermeyip tevekküle yanaşmadığın sürece ıstıraptan, evhamdan, acıdan kurtulamazsın. Şeytan zehirdir, ancak Allah, Katından bir rahmet olarak panzehiri de sana işaret ediyor; O’na sığınmak. Allah’a teslim olmamak ve O’nun iradesine karşı çıkmak şeytanın çarpık mantığıdır. Ve o, fırkasını da kendisiyle birlikte bataklığına sürükler.

Bediüzzaman tevekkül ve teslimiyetin, zorluklara karşı insana güç kazandırdığını söylüyor; "İnsan zayıftır; belâları çok. Fakirdir; ihtiyacı pek ziyade. Âcizdir; hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâle dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş veya canavar eder... İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül de saadet-i dâreyni iktiza eder(iki dünyanın saadetini gerektirir)."

Allah’a, O’nun sonsuz büyük gücüne tam teslim olmak kalbinde inşirah meydana getirir. Ne güzel kelimedir inşirah; daha söylerken bile kalbi ferahlatıyor...

... Kendime diyorum ki; "Allah’ı sıkça an. Allah’ı an ki, O da seni ansın."

Allah’ı anmadığın an zayıf düşersin. O’nu anmak kalbe hoş gelen, lezzetli ve yemek içmekten öte, çok gerekli olan bir şey. Yiyip içerek bedenini beslemeyi unutmadığın gibi, Allah’ı sürekli an ki ruhun beslensin.

Sen Allah’ı unutursan, Allah da seni -zahiren- unutur. "...Onlar Allah’ı unuttular; O da onları unuttu..." ayetinden öğüt al. Rabbin tarafından unutulmayı göze alabilir misin?...

... Ve kendime diyorum ki; "Senin hiçbir özelliğin yok. Rabbin seni elinden tutmuş götürüyor."

Bediüzzaman’ın dediği gibi; kendi az iradenden vazgeç, İlâhi iradeye işini bırak, kendi güç ve kuvvetinden uzaklaşıp, Allah’ın güç ve kuvvetine sığınarak tevekkül hakikatine yapış.

Yâ Rab de! "Madem çare-i necat(kurtuluş çaresi) budur; Senin yolunda o cüz-i ihtiyarîden vaz geçiyorum ve enaniyetimden teberri ediyorum(uzaklaşıyorum). Ta, Senin inâyetin(yardımın), acz ve zaafıma merhameten elimi tutsun. Hem, ta Senin rahmetin, fakr ve ihtiyacıma şefkat edip bana istinadgâh(dayanak) olabilsin, kendi kapısını bana açsın." (17. Söz)


Edebistan, Ocak

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kendime diyorum ki; Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kendime diyorum ki; yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kendime Diyorum Ki; yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ıtır.
ıtır., @itir-
7.1.2013 00:15:55
10 puan verdi


ıtır. tarafından 1/7/2013 12:19:43 AM zamanında düzenlenmiştir.
ıtır.
ıtır., @itir-
6.1.2013 17:01:53
10 puan verdi
defalarca okunması gereken bir yazı,okundukça farklı pencerelerden bakabilmeyi öğretiyor.kendi acizliğimin farkına varmamı bir kere daha göstermiş oldunuz.teşekkürler..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL