9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1014
Okunma


Ne zaman adını ansam;
hüzünlü bakışları uzaklara uzanan, poyrazlara direnen kanadı kırık bir serçe oluyor yüreğim.
Geçemiyorum gözyaşlarımın denizinden.
Kirpiklerimin ucunda depreşen hüzünlerim, ah !
Beş mi, onbeş mi, yoksa yirmibeş mi? Kaç yıl oldu gözlerimin feri söneli. Çocukluğumu yüklenip, ellerinden doya doya öpmeyeli kaç yıl oldu anne.
İliklerime değin ıslanıyorum yokluğun vurunca göğsüme.
Bilir misin anne, buralarda günler kazan karasıdır, akşamlar sersefil.
Dokunamam, anılarım gölgesiz kalır puslanan camlarda.
Ne olur yıldız kuyruklarından ışık topla bana.
Daha kapımı çalmamışken, sedirimde bağdaş kurmamışken, böyle nereye.
Mevsim mahmuzlarını batırıyor göğün karnına.
Damlarda, sokaklarda damlaları iri ilk güz yağmuru.
Dağların etekleri sırılsıklam.
Sen dere boylarında, göl kenarında beli bükülmüş akçakavak. Sen gözlerinin akı kızarmış karakavak, sen yüzünün çizgileri derinleşmiş çınar ağacı.
Yelkovanın her turunda yüzün düşüyor bu şehre, annem.
Acının köprülerinden geçip yeni yollar çiziyor sensizlik.
Sensizlik rüzgar koparıyor öksüz çiçeklerden, yeni kabuklar çatlatıyor, yeni acılar topluyor avuçlarımda.
Baharını kaybetmiş bir karıncayım kar taneleri altında. Pusulasız dolaşıyorum geçmişten arta kalan düşlerle. Yabancı diyarlardan, yüksek yaylalardan uyumuş da büyümüş acılar topluyorum.
Ne çok kaçıyorum, ne çok kayboluyorum kendimden. Her defasında, yıkık duvarların, taşların, toprakların altında buluyorum kendimi.
Düşen son yaprağına sor sulaktaki dut ağacının.
Örseleyip giden yıllara, boynu bükük çocuklara sor.
Soluksuz çığlıklarla, kaç şekilde ölür insan.
Kundağım toprak.
Beşiğim tavana asılı çaputtan hamak.
Ah yeşil yaprak ah !
Şimdi benim adım sarıkavak.
Adım soluk çiçek, adım kıraç toprak anne.
Hangi merhem savdırır yürek ağrılarını.
Hangi avuntu söndürür yürek yangınını .
Kaşına, gözüne, sözüne, saçının rengine, grileşmiş tülbendine; sana öyle susamışım ki anne.
Kaç kez pılıyı pırtıyı toplayıp, çantayı omuzlayıp sana gelmek, başımı göğsüne gömmek istedim. Sevginin yeşilliğine kuzular gibi yayılmak, kuzular gibi doymak istedim.
Şimdi sen sonsuzluğu çağırıyorsun yaşamla yüzleşerek.
Sessiz sessiz gidiyorsun..
Daha şenlikler seyredemedim pencerelerimden, yanaklarım gamzelenmedi gülücüklere. Doyasıya dokunamadım ellerine, sırtıma güneşin dökülmedi. Ben henüz tamamlanamadım anne.
Gitme ne olur, gitme.
Üstelik yaralarını göstermeden, yaralarımı görmeden.
Ad vermeden içimizdeki kederlere,
bu acele niye, nereye anne.
Müsadenizle