3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1309
Okunma

“Eğer bir atomu kesersen,
Ortasında bir güneş
Ve güneş etrafında da,
Durmadan gezegenler görürsün.”Hz. Mevlana
Bu şiirinde Hz. Mevlana bir gerçeğe parmak basmaktadır.
Atom; ‘Bir elementin özelliklerini taşıyan en küçük parçası’ diye tanımlanmakta.
Yani bize verilmek istenilen mesaj; en küçük atomun özellikleri ne ise, şu içinde bulunduğumuz âlemin özellikleri de aynı…
Bu gerçeği daha atom parçalanmadan, âlemin yapısının bugünkü kadar bilinmediği XIII. asırda söylemiş ya da söyletilmiş.
Hz. Mevlana ne zaman sema dönmeye başlamış? Sorusuna kaynaklardan alıntı yaparak bilgi verelim isterseniz.
“Mevlana’nın hayatını ve Mevlevîliğini konu edinen Eflaki’nin ‘Menakibü’l-Arifin’ adlı eserine göre, Hz Mevlana’yı cezbe yapmaya sevk eden olay şudur:
Hz. Mevlana bir gün, Konya sokaklarının birinden geçerken, daha sonra dostu olacak Selahaddin Zerkubi (Kuyumcu Selahaddin)’in çekici altında inleyen altın zerrelerinin sesini işitir, duraklar ve bir müddet sonra bu seslerin eşliği ve cezbesiyle Hz. Mevlana sokak ortasında dönmeye başlar.
İşte bu olaydan sonradır ki, artık Hz. Mevlana, âlemin ve onun en küçük zerrelerinin, Allah’a ibadet şeklini semâsında dile getirir, döner ve kendisiyle dostlarını da döndürür. Bu dönme (semâ) Mevlevîliğin yolu olur. İşte bu yol, âlemin ve atomun lisanı hâli ve yapısıdır.”
Evet, Mevlana, zerrelerin dahi ibadet ettiklerini görmüş ve Allah’ı tesbih ettiklerini müşahade etmiştir. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette açık açık belirtilmiştir. Bunlardan bir kaçını alalım köşemize.
Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağışlayıcıdır. (İsra: 17/44)
Görmez misin ki, göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu, Allah’a secde ediyor; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur. Şüphesiz Allah dilediğini yapar. (Hacc: 22/18)
Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir. (Nur: 24/41)
*
Görüldüğü üzere Mevlana sema dönerken ibadet şekli ile dönmekte, döndükçe de vecde gelip kendinden geçmektedir.
Peki, günümüzde nasıl oluyor?
Mevlana’nın ibadet aşkıyla dönüşünün tam tersi, bir gösteri sanatları, folklorik figürler gibi şov şeklinde dönülüyor. O zaman da ibadet olmaktan çıkıveriyor sema.
Böyle yapılanları görünce de “Gel, ne olursan yine gel” diye; İslami öğretilerin öğretildiği dergâha çağıran Mevlana’ya, bu yapılanları görmesi için “Ne olursun gel” diyerek bizlerin çağrı yapası geliyor.
Sizi bilemem ama ben zaman kaybetmeden çağrımı yapıyorum.
“GEL” MEVLANA
Kim olursan ol yinede "gel, gel, gel" derdin
Olmazmış sevgisiz... Gözler önüne serdin
Geldik işte kapına, uyup ta çağrına
Ne zaman saracaksın bizleri bağrına
Bir elin Sema’ya bakar bir elin yere
Hal dilin söyler “Hak’tan alan halka vere”
Hoşgörü ile yaklaştın her bir canlıya
Hoşgörüsüzler bu çağrıdan ne anlıya…
O günden beri dönse de semazenlerin
Ne aşk var ne de şevk; doldurulamaz yerin
Onu da benzettiler ya; çalgı çengiye
Dönüp duruyorlar yalnız; sen döndün diye
Oysa o dönüş semboldü tüm dönüşlere
Bilmeden sarılırlar dış görünüşlere
Her şey dönüyor… Atom, gezegen, dünya, ay
Elektronundan hücresine saydıkça say
Yaratanı zikirdir her dönüş aslında
Bilinmeyen ne çok şey var sema hakkında
“…Gel” diye çağır yine ulu dergâhına
Bizi de alıver döndüğün semahına…
Sensiz yürek yangın, gözlerde sel Mevlana
Yaptın çağrını, sıra bizde “…Gel” Mevlana
HALİL MANUŞ