Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
tasikardi
tasikardi

İzler

Yorum

İzler

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1006

Okunma

İzler

Hayat hiç beklemeyecekti…
Sonsuzluğun nehri, dün’ü, an’ı ve yarını sarmalayarak, kim bilir ne yaşamlar öğütmeye devam edecekti…

‘’Kimse anlamıyor beni, oysa ben sadece anlaşılmak istiyorum’’demişti kadın

Yaşama küçük pencerelerden mi bakıyordum ben… Zihnimin ve gönlümün gri perdelerini yıkmıştım oysa… Kendi dünyamın dışındaki insanları, ayın ışığı altında görürdüm hep…Ve dünyamın içine girenlere, tüm renklerimi sunardım katıksızca… Yanılmışım…’’Konuşarak olmadığını gördüm bu günlerde… Susuyorum… Susmam bundandır benim’’sözlerini duyunca, anladım ne çok eksik kaldığımı işte…

Bir damla suydu hayat oysa… Irmaklara, nehirlere ve denizlere dönerken kendince… Ne canlar taşıyacaktı içinde daha… Kimler kirlenecek ve kim bilir kimler arınacaktı içinde…

Yaşam suydu ve su ışıktı… Toprak sarıp sarmalayacaktı her şeyi ve basacaktı bağrına bir gün elbet… Ölüm belki de sonunda eşitlikçi bir yaşam sunacak bize…

Bir düştü insan ve düşleri vardı…
İz bırakmak isterdi yaşamda nedense…
Kimi zaman arınırken, çokça kirlenirdi işte…

Işığın tüm renklerinde bulurdu kendini bazen…Siyah bir renk değildi elbet… Beyaz da öyle…Hatrı kalmasın tüm renklerin diye, onları da alırdı içine…Bir kan pıhtısına, bir damla suya ne de çok yakışıyordu ironi böyle…

Gün erken başlamıştı… Dünden beklediği yolcu gelmesini geciktirmişti biraz… Nefesinin sıcaklığına duyduğu özlemin, bir gün daha içini yakmasına aldırmadı bile… Olsun dedi adam… Zaman yine akacaktı ve gecenin büyüsünü yine yaşayacaklardı birlikte…

Temiz olmalıydı her yer… Dünden eksik kalan hayallerini, günü akşama bağlayan gece yaşayacak olmanın sevinciyle, sağı solu toparladı … Evi süpürmeden önce, sobanın külünü aldı… İçine odunları yerleştirdi özenle… Bir poşet dolusu kömür hazırladı geceye… Üzerinde kestane pişireceklerdi sobanın… Özlemleri vardı çünkü… Hiçbir şey eksik kalmasın istiyordu… Kestane kokusu sobanın alevine karışmalıydı… Sonrasında da kokuları sinmeliydi gecenin rengine işte…

Tabaklara sevdiği meyveleri yerleştirdi…Biraz beyaz peynir ve iki şarap kadehi bıraktı masaya…Mumu yaktı…Işığı söndürdü…

Hayal adasında kim bilir kaç kez yaşamıştı bu anları…Yalnızken kurduğu düşler gerçeğe mi dönüyordu ne…

Bir ses geceye uzanıyor, ‘an’ gerçek oluyordu dünya dilinde… Gerçek miydi bir düş müydü,hiçbir zaman bilemeyecekti adam…

‘’İthaka’ya ve bize’’ dedi kadın sessizce… Gözler üst üste bindi bir an… Adamın gözlerinde ise ellerin hikayesi saklıydı… Ellerde topladı bakışlarının ateşini… Birazdan yaşayacakları yolculukta, kim bilir hangi müziğin notalarına dokunacaktı bu eller… Yavru sandalın küreğini çekeceklerdi engin denizlere birlikte…

Seviyordu ellerini kadınının… Büyülü ve sihirli elleri var derdi içinden…Ya kenar süsleri parmaklara ne demeliydi…Onlar,yürekler arasında bir bağlantı… Kim olduğumuzun ve neler yapabileceğimizin bir simgesi değil miydi... Kavrama, yaratma ve düşünceleri hayata taşıyan kemik, sinir ve damar karışımından oluşmuşlardı…Ne çok izleri vardı üzerimde…

Sadece iki el ve on parmağımız var bizim… Ne acı dedi kendi kendine… Tıpkı dostların sayıları kadar… Hüzünlendi birden… Oysa çok olmalıydı sevdiklerimizin elleri... Kim bilir ne çok sevgi taşırlardı bize böylece… Ne çok dokunmalar kalırdı geriye işte…

Adam ellerine baktı kadının… Şarap bardağını saran eline… Mumun alevi bardağı, şarabın kızılı parmaklarını sarmıştı kadının… İçinde alevlenen, birazdan kızıl ötesi mora dönecek duygularının telaşı sardı içini… Tüm bedeni küçücük yüreğinin içine düşüyor gibiydi… Avucunun içinde, mumun alevi, şarabın kızılı ve gecenin ateşi esir düşmüştü işte...

Bırakalım her insan kendi sessizliğini ve suskunluğunu yaşasın içinde… Kendi gelgitlerini ve yalnızlıklarını…Ertelenmiş hayatlarını sığdırsınlar gecelere…İnsanınız ya su misali…Gelip geçiyoruz ya hani…Eksik kalmasın hiçbir şey işte…

Hayat bir yanılsamaydı oysa… Yaşandı mı yaşanmadı mı bilmem…Sahi hayal adası diye bir yer var mıdır yeryüzünde…Kestane kokusu, mumun alevi, şarabın kızılı, sobanın alevinde toplanmış mıdır sizce…

İzleri kokladı adam…Kadını anlamıştı artık…Yaşam suydu ve su ışıktı sadece…Avuçlarında geceye dair ıslaklık vardı…Ve her hücresinde ellerin izleri işte…

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İzler Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İzler yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İzler yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL