2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
987
Okunma

İç sıkıntısı kesif bir duman gibi odada asılıdır. Masanın başında, çökmüş omuzları ve yorgun yüzüyle oturan adam, gümüş kaplama bir cep saatinin zinciriyle oynamaktadır.
[(Şimdi burada, söz konusu saatin, kahramanın henüz ölmüş babasına ait olduğunu, adamın “zaman” “yitirmek” “hüzün” duyguları üzerine kurduğu hayat muhasebesini anlatan satırlar dizmeli. Aniden yanına gelen küçük oğlunun, saatle oynamak isterken takılıp yere düşmesi üzerine
-Eyvah! diyen adama
-Üzülme babacığım, ben iyiyim, veciz sözüyle karşılık vermesini ve “ölüm”le uğraşırken “hayat”ı ıskaladığımız ana fikrini ince ince işlemeli. Ama…Ne anlamı var?
Bunların hepsi yazıldı. Hem öyle iyi yazıldı ki.)
Bunları düşünerek yerinden doğrulan bezgin yazar adayı, kalemi, yeni okuduğu, kendisini yazmaktan utandıran kitabın üzerine bırakır ve odadan çıkar.
Zihninde yankılanan çağrı cevap beklemektedir:
Ben buradayım sevgili yazarım, sen neredesin?]
Şule TEK