9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1316
Okunma
Yetim bir günü kucaklıyorum yine.baba eli değmemiş saçlarını örüp örüp çözüyorum her saat.şefkat hiç uğramıyor sokağımıza bu aralar.kapı arkalarına sığınan telaşlar gibi hop oturup hop kalkıyor içimizde bir yer.gün ışığı sağır, gece kör.uzuvlarım hükümsüz.
Kim ceza kesebilir ki suçlarıma!
Kedilerin kuyruklarına bağlanmış teneke sesleri…bir de ayyaşların naraları.
Özenmemek imkansız sarhoşlara, bir de delilere.
(evet evet gündüz bile içip insan içine çıkabiliyor bu densizler.bir de sizin içinizden sayıkladıklarınızı bağıra çağıra söyleme lüksü buluyorlar kendilerinde arsızca)
Özenti kelimesini hep sigarayla bağdaştırmışımdır ben.
Ah be Güler! Ne vardı öyle zevkle ranzanda sigara içecek!bak kaç yıl oldu bırakamadım şu meredi.
Benden önce bırakacak olursan hakkımı helal etmem sana!
Ciğerime işledi lan nikotin gülüşün!
Güler’e sonra kızarız, biraz ara…
Metal cümleler biriktiriyorum yüreğimde.hem çok soğuk, hem çok tehlikeli.
Elim hep ağzımda.geri dönüşü olmayan sözcükleri saklama derdinde.
Siz hiç öldürdünüz mü benliğinizi?
Ne kadar vicdan azabı çektiniz peki?
Arabesk mi olmaya başladı bu satırlar?
Son veriyorum peki.
Zaten ‘’siz bu mektubu okurken ben çoktan gitmiş olacağım aranızdan’’ diyerek korkutasım var ama doğruyu söylemek lazım:’’ siz bu mektubu okurken ben, elimde çay fincanı ile sigaramı tüttürüyor olacağım sandalyemde’’.
Hamiş:
Anlamsız bir mektup okuttuk istemeden.
Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz!
D’üşü’n’meler…