18
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2152
Okunma


Kiraz Yengemin Yumurtalarını Çaldım…
Gece yatarken kafamda düğün ve yumurtalar vardı. Düğünü merak ederken, bir yandan da yumurtaları Kiraz Yenge’den önce nasıl alırım planları kuruyordum. Arada gözlerim uykuya yenilse de, gece boyu sık sık uyandım.
Bu sabah en erkenci bendim. Bir türlü uyuyamamıştım zaten. Sabahı zor etmiştim. Daha gün ışımaya yeni yüz tutmuşken, yavaşça kimseyi uyandırmamaya dikkat ederek bizim odadan çıktım. Amcamların odasının kapısı kapalıydı; ama her an kalkabilirlerdi. Odada yürümeğe çalışmak tam bir işkenceydi. Her taraf yer yatağı doluydu ve kuzenlerim yatıyordu. Bir yerlerine basmamaya dikkat ederek kapıya ulaşmam lazımdı. Birkaç tökezlemeden sonra kapıya ulaşmıştım ve kimse uyanmamıştı. Evden çıkma operasyonunu istediğim şekilde gerçekleştirmiştim. Yaz olmasına rağmen hava soğuktu ya da gizli bir iş yapmanın vücuduma yaydığı o heyecanın etkisiyle üşüyordum.
Hedefim ahırlardı. Tavuklar beni gördüklerine şaşırmış bir vaziyette bakıyorlardı. Bense, Kiraz Yenge’den önce yumurtlara kavuşmanın sevincini yaşıyordum. Bu gün kardeşimin karnı doyacaktı sonunda. Bir sürü yumurta beni bekliyordu. Hemen üstümdeki pijamayı kıvırarak içini doldurmaya başladım. Ne kadar sığdırsam kârdı. Şu an hatırlamıyorum o pijama üstüme ne kadar yumurta sığdığını; ama epeyce almıştım herhalde. Artık sığmayacağına kanaat getirince eve dönme zamanı gelmişti. Bu devreyi de yakalanmadan atlatmıştım. Şimdi eve geri dönmek meseleydi.
Döndüğümde yer yatakları kalkmış, amcamın odasının kapısı açıktı. Mutfaktan sesler geliyordu. Kimse beni görmeden odama girmeliydim. Bize verilen odaya ulaştım ve içeri kendimi zor atıp derin bir nefes aldım. Sonunda başarmıştım. Kiraz yengemin ahıra gidip yumurtaları göremediğinde yüzünün alacağı şekli merak ediyordum. Düşündükçe yüzümde muzur bir tebessüm beliriyordu.
Annemle kardeşim hala uyuyorlardı. Bavulu bulup tüm yumurtaları en altına gizledim. Sonra annemle kardeşimin yanına girdim; üşümüştüm. Özellikle ayaklarım buz tutmuştu sanki. Annemin bacaklarının arasına sokup ısıtmaya çalışırken, annem uyandı. “Nerdeydin sen?” sorusu gecikmedi tabi. Bense çok büyük bir şey başarmış olmanın zafer coşkusuyla gülme krizindeydim. En sonunda sakinleşince anneme, “Kardeşim bugün karnını doyuracak” dedim. “Nasıl olacakmış o” dedi. ‘’Yumurta buldum ve Kiraz Yenge’den önce ben aldım yumurtaları” cevabını verdim.
Annemin gözleri büyüdü. Kadının dili tutulmuştu sanki. Bir süre sonra, “Ne yumurtası? Nerden aldın yumurtaları? Sen benim başımı belaya mı sokacaksın?” gibi soruları ve bana kızmaları arasında, yataktan çıkıp, yumurtaları gösterdim.
Annem tam anlamıyla şoktaydı. Yumurtaları aldığım yeri de söyleyince kadıncağız ne yapacağını şaşırdı. Üstelik panik içindeydi. Meğer tavukların kuluçkaya yattığı yumurtaları almışım. Anaç tavuklarmış adına gurg diyorlarmış. Onlardan civcivler çıkacakmış. O tavukların beni neden gagalamadıklarını da anlayamamıştı. Çünkü anaç tavuklar kuluçkaya yattığı yumurtaları vermezlermiş ve korurlarmış. Yani onlarda annelik duygusu, kuluçkaya yattıkları zamandan başlıyormuş.
Şimdi düşünüyorum, beni neden gagalamadıklarına benim de aklım ermiyor. Yumurtalar bozulmadan yerine götürmemi istedi. Of! Al başına belayı. Ne zorlukla başardığımı sandığım şey tam fiyasko olmuştu. Hem çok üzülmüştüm, hem de yanlış bir şey yapmanın ezikliğini yaşıyordum. Vicdanımsa hiç rahat değildi. Yumurtları, tekrar penyemi katlayarak, kucağıma yerleştirdim. Kimse görmeden yerine koymam gerekiyordu. Özellikle Kiraz Yenge görmemeliydi.
Hemen ahırın yolunu tuttum. Tavuklar sabahki kadar sakin değillerdi. Biraz korkarak, yumurtaların hepsini yerlerine koymaya çalışıyordum ki, ahırın kapısında Kiraz Yengem belirdi. “Oy ben neydem? Kız sen ne ettin? Bırak o yumurtaları!” diye bağırarak üstüme yürümeye başladı. Bende korku had safhadaydı. Ne yapacağımı şaşırmış vaziyette öğlece kalakalmıştım. Yürümedi de, sanki uçtu. Bir anda yanımda belirivermişti. Sağ kulağım artık elindeydi, çekiştirip duruyordu. Diğer eliyle de popoma vurmaya hazırlamışken amcamın sesiyle durdu. “Kiraz bırak çocuğu.” Allahım! Cankurtaranım gelmişti sonunda. Amcamı gördüğümde bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Başladı beni şikâyete… Kuluçkaya yatan tavukları rahatsız ediyormuşum, yumurtaları alıyormuşum… Başladı anlatmaya… “O çocuk nerden bilsin?” dedi amcam.
Amcamın beni savunmasını fırsat bilip; “Sen de yumurtaları saklamasaydın! Peynirleri bile sakladın. Senin yüzünden kardeşim kaç gündür aç. Amca senin şehirden kardeşim için getirdiğin ekmeyi bile sakladı Kiraz Yenge.” diye başladım söylemeye. Yengemse saklamadığını iddia ederek ağlamaya başladı. Amcam, kilerin anahtarını istedi yengemden. Anahtarsa, yengemin kat kat giydiği elbiselerin altında, beline bağladığı, eliyle diktiği bir kesenin içindeymiş meğerse. Kendi bile zor buldu diyebilirim.
Anahtarı aldı, benim de elimden tuttu; doğru kilere gittik. Kilerde ne yok ki? Patates, soğan, un, bulgur çuvalları, çini çini tereyağları, yoğurtlar, deriye basılmış peynirler, ayrı çinilerde kavurmalar, amcamın aldığı ekmek ve karpuz. Bir de, kardeşime babamın yolladığı bildiğimiz bir kalıp beyaz peynir. Oradan bir siniye, tabaklara hepsinden koydu amcam. Alıp odaya gidecektik karpuza bakmak istedi. Karpuzu içinden oymuş, kaşık kaşık yemiş yengem. İçi boşalmış, kabuğu duruyordu. Kendi kendine söylendi ve odaya gittik. Herkes oturmuş, sözde kahvaltı ediyorlardı. Annemi çağırdı, masa yeniden kuruldu. Hepimiz oturduk sofranın başına. Kardeşimin karnı doymuştu sonunda. Gözlerine ışık gelmişti zavallımın.
Amcam ertesi gün yine şehre gidecekti. Şehir ekmeğiyle beyaz peyniri anneme verdi. “Bunlar odanda kalsın” dedi. Yengemse yok ortalıkta. Sesi dahi çıkmıyor. Ama vardır mutlaka bir planı; çünkü amcam gidince yine meydan ona kalacaktı. Bense amcamın yokluğunda yengemden kurtulma planları düşünüyordum. Artık ne kadarı gerçek olacaksa onu da bilmiyordum…
14.11.2012______________Seher_Yeli S.ZerrinAktaş