Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI

KALEDEKİ SAVAŞ...

Yorum

KALEDEKİ SAVAŞ...

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

665

Okunma

KALEDEKİ SAVAŞ...

Kuledeki kirli sakallı bir kaç miskin asker, surlara dirseğini dayamış sohbete dalmıştı.Ta ki Lordun ayaklarının altında ezilen surlara çıkan merdivenlerin rutubetten yeşillenmiş yosunlarının sesi duyuncaya kadar askerler sohbetlerine devam etmişti.

Lordun arka dişlerinden çıkan gıcırtılı ses kulede yankılanmaya başlayınca askerler zırlarını düzeltmeye koyulmuştu.Lordun uzun beyaz saçlarının altındaki kaşları, kalenin karşındaki dağların dikliğine meydan okur gibiydi.

Korkusuz görünmeye çalışan taş merdivenin yanındaki zırhlı ilk asker; Lord yanından geçerken,onu kuleden atmaması için en cesur duruşunu takınarak, dağlara doğru bakmaya başlamıştı.

O anda Lordun arka dişlerindeki titreşimler nöbetçinin kulaklarında ölümün yankılarına dönüşmüştü.Terlemiş elleriyle elindeki mızrağı tutmaya çalışırken, dizlerindeki titremeyi kontrol etmeye çalışıyordu.

Nihayet Lord sekiz on adımdan sonra endişe duyan nöbetçinden uzaklaşmıştı.Her adımda diğer kuledeki öteki nöbetçi ölüm tedirginliği yaşarken,Lort iki kule arasında durup, düşünceleriyle ölüm ve yaşam arasındaki çizgiyi belirlemeye çalıştı.

Günün son ışıkları şafak vakti gibi kızıla dönmeye başlamıştı. Karanlık iyiden iyiye çökmeye başlarken halen göz gözü görüyordu.Lord gözlerini kısıp, kalenin iç kısmında yer alan dar ağacının yanındaki celladın gözlerine keskin bakışlarını çivilemişti.

Şimdiye kadar onun gözlerinin içine tek bakabilen kişiydi, dar ağacının yanında bekleyen o yaşlı cellat.Dişlerinin arasında son kez öfkesini öğütürken Lord, celladın iki yanında duran iki askere, başparmağını aşağı indirerek son sözlerini söylemişti.

Yıllardır giyotini indiren kişi birazdan o giyotinin altında boynunda asılı duran hayatın ağırlığını hafifletecekti. Kopan kellesi kalenin içindeki toprakta yuvarlanırken kanını toprak emecekti.

Yıllarca süren bir geleneğin devamı her zamanki gibi bir kez daha yaşanacaktı.Tek fark kopan kellenin sahibi olacaktı.

Kapalı odadaki Lordun kızı, demir parmaklıklı pencereden her şeyi izliyordu. Son kez mendiliyle silerken gözlerini, babasının onu dinlemeyeceğini bildiğinden bağırıp, bu idam törenini durduramıyordu.

Birkaç hıçkırığı kaldığı odanın duvarı, birkaç gözlerindeki nemi parmaklık demirlerinin pası usulca çekmişti.

Surların ardında kurulmuş çadırların içindeki askerler, kılıçlarını savaş öncesi bileyip dururken bir önceki savaştan kalma iyileşmeye yüz tutmuş yaralarının kemrelerini söküyorlardı vücutlarından.

Erkek savaşçıların arasında oturan siyah kısa saçlı kadın savaşçı, nefretini kusmak için çadırdan dışarı çıkarken,ayağını uzatmış uyuklayan askerin ayağına tekmeyi savurmayı ihmal etmemişti.

Çadırdan çıkmasıyla birlikte yüzünü gökyüzüne çevirip,dolu dizgin yağmurun yağmasını dilemişti.Savaş öncesi her zaman aynı dileği olurdu gökyüzünden.Savaş meydanlarındaki kanların, toprak tarafından emilip, yerin yıkanmasını kolaylaştıran tek şeydi yağmur.

Sırtının sol tarafındaki iki savaş öncesi saplanmış kırık okun ucunu sağ eliyle kavrayıp tükürdüğü yere doğru attı.Ağzına kan tadı bulaşmıştı, sırtından oktan açılan yaranın kanları akarken, O umursamadan klanın en büyük sahibinin çadırına doğru yürüdü,arkasında kan izleri bırakarak.

Az önce yanından geçtiği kahinin çadıra girip,kahine gelecekle ilgili bir şeyler söylemek geçse de kadın savaşçı yürüyen ayaklarını yavaşlatmadı.Savaşı başlatmak üzere olan çadırın önüne geldiğinde durdu.

Çadırın önünde duran muhafızlar dizlerinin üstüne çökerek O’nun çadırdan içeri girmesine izin verdiler.

Gümüş kadehteki şarabını içmek üzere olan klanın önde geleni, çadırına giren kadına doğru kadehini uzatıp bir yudum aldığı anda, kadın savaşçı elindeki kılıcı savurdu. Yere düşen kılıçla birlikte kadın savaşçı dizlerinin üzerine kapaklanıp yalvardı.

“Durdur kahrolası bu savaşı.Onun yaşamasını istiyorum.En azından bu gecelik…”
Çadıra derin bir sessizlik çöktü,şarap gümüş kadehte dinlenmeye başlamıştı.














“Tamam klavye yordu kabul..Bu bana “Falan Filan” isimli yazıma yorum yapıp, yazmama şevk aşılayanlar için olsun….”

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kaledeki savaş... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kaledeki savaş... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KALEDEKİ SAVAŞ... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
@DAĞÇİÇEĞİ@
@DAĞÇİÇEĞİ@, @-dagcicegi-
27.10.2012 14:44:29
demek falan filana yorum yazanlara geldi bu yazı hoşgelmiş :)
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
23.10.2012 23:36:43
yine coşmuş gönül sesin güzeldi anlatımın
saygımlasın oğul
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş, @seher-yelis-zerrinaktas
23.10.2012 20:41:09
10 puan verdi
Falan filanı bilmem ama bu hikayene devam etmelisin. İki en önemli yer soru işaretleriyle kaldı. Ve ben meraktan ölürüm. herhalde ölmemi istemezsin:)))

Çok ama çok güzeldi. Çok teşekkür ederim kardeşim. Saygılarımla...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL